Şiraz için derler ki gül ve şair şehridir. Bana kalırsa Persepolis’in gölgesinde bir şehir burası. Gerçi kabul ediyorum Şiraz gerçekten eşi benzeri olmayan bir yer. Her İran şehrinden bahsederken aynı cümleyi kurduğumun da farkındayım. Kusuruma bakmayınız ama ne yapayım hepsi birbirinden güzel yerlerdi. Fakat Şiraz gerçekten çok başka; çiçeklerle dolu bahçeler ve saraylar, camiler ve pazarlarla kaplı. Tüm görenler dünyanın en romantik şehirlerinden biri diyor. Şehir, aşk, güzellik ve inanç hakkında yazan en ünlü İran şairlerinden bazılarını doğurmuş. Ben açıkcası İran şiirine biraz uzak olduğumdan olsa gerek romantik gelmedi. Ama o kadar dolu dolu bir şehir ki gelin size ben onlardan bahsedeyim.
Şiraz halkının nazik, rahat ve özellikle hayata düşkün olduğu biliniyor ve sevgi dolu tavırları bulaşıcı sanırım. İster yapılacaklar listenizdeki yerleri işaretleme çılgınlığı içinde olun, ister yavaşlayıp eğlenmek isteyin, Şiraz İran’daki her gezgin için olmazsa olmaz gezi noktalarıyla doludur. Aynı zamanda başlı başına herkesin en az bir kez ziyaret etmesi gereken yer olan efsanevi Persepolis kalıntıları Şiraz’ da.
İran’da ne kadar uzun süre kalırsanız kalın, en az iki gününüzü bu muhteşem şehre ayırmalısınız. Ziyaretinizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için bilmeniz gereken her şeyi anlatan bu Şiraz seyahat rehberini derledim.
İran’ın beşinci en kalabalık şehri, ülkenin güneybatısındadır. Persepolis’ten sadece 60 kilometre uzaktadır. Şehir, İslam öncesi dönemde bir zamanlar üzüm bağı olarak hizmet veren Zagros Dağları’nın manzaralı teraslarıyla çevrilidir.
Şiraz, sıcak yazları ve serin kışları ile yarı kurak bir iklime sahiptir. Bizim gittiğimiz kasım ayında hava sıcaktı. Özelikler yaz aylarında gideceklere önerim, sıcaktan kurtulmak için Persepolis ziyareti gibi uzun süreli açık hava etkinliklerini günün erken saatlerinde planlamanız.
Şiraz’a ulaşmak için birçok seçenek bulunmaktadır: Ülke içi ulaşım ile ilgili detayları bir diğer yazımda anlatmıştım. Yazımın linkini aşağıda bulabilirsiniz.
Doğrusunu söylemek gerekirse kapsamlı bir gezi yapıcam derseniz ne Şiraz biter ne de bu yazı. O yüzden çoğu gezginin programlarının sınırları olduğunu akılda tutarak listeyi en önemli yerlere kadar daralttım.
Tüm bahçeler, türbeler ve hatta camiler de dahil olmak üzere bu listedeki çoğu yerin giriş ücreti aldığını unutmayın.
Bu kale eski Şiraz’ın kalbinde Zand dönemi kalesidir. Kerim Han’ ın ikametgahı imiş. Aslında yapılırken İsfahan’daki saraylarla yarışsın diye yapılmış. Saraylar dedim çünkü aslında kale değil saray bahçesinin bir parçasıymış burası. Kale girişindeki yazıtta: ” Şiraz’a gelen gezginler Kerim Han sarayının endamını övmekten uzun bir süre geri duramayacaktır ” sözü yazılıymış. Oldukça estetik kabul ediyorum ama her güzelin bir kusuru vardır dercesine bir burcu yamuk. Tıpkı İtalya’daki Pisa kulesi gibi eğik bir kulesi var. Uzmanlar eğriliği düzeltmek için uğraşmışlar ama olmayınca olmuyor deyip bırakmışlar. Bana sorarsanız oldukça sevimli görünüyor. Hele kuleyi fotoğraf çekerken herkesin ittirmesi, sırtını yaslarmış gibi yapması filan eğlenceli.
Giriş ücreti: 500.000 IRR
Bu çarşıda en çok Serayeh Mushir isimli kervansarayı sevdim ben. Çarşı kapılarının açıldığı zamanının kervansarayları artık dükkan ve ortalarında havuzlar var. Etrafında genelde lokanta ve kafeler. Sakin, serin, tertemiz mekanlar. İçlerinden birinde çok güzel akşam yemeği yemiştik. Elephant cafe, Cafe Bazaar gibi yanyana bir sürü mekan. Hepsi birbirinden şirin.
1773 de yapılmış bu cami çarşının gölgesinde kalıyor biraz ama görülmeye değer elbette.
48 adet oyma sütunu ve taç kapısındaki detaylı sarı ve yeşil çini işçiliğiyle dikkat çekici deniyor. Bazı tarih kitaplarına göre içerdeki mermer minber, Kerim Han’ın emriyle Azerbaycan’dan taşınmış. Yalan yok gezimiz boyunca camilere girerken para vermek zorumuza gittiğinden biz buraya girmedik.
Giriş ücreti 250.000 IRR
Şiiliğin en önemli ziyaret yerlerinden biridir. Tam da buna uyan şekilde ismi ” ışıkların şahı” anlamına geliyor. Çerağ; ışık anlama gelir. İstanbul’ daki Çırağan sarayının adı da oradan geliyor. Çırağan sarayında geceleri binlerce fener yakıldığından bu ismi almış olsa da ateş anlamına da geliyormuş çerağ. Ne hikmetse ben bunu ilk duyduğumda kadere bak defalarca yangın geçiren sarayın adı ateşten deliyormuş, demiştim. Konuyla alakası yok ama yazmak istedim.
Mavi kiremitli kubbe ve göz kamaştırıcı altın uçlu minareler, bu saygın hac merkezinde Şii ritüelleri için muhteşem bir atmosfer oluşturuyor. Türbenin tipik, karmaşık ayna işçiliği ve neredeyse mükemmel oranlara sahip dört ince ahşap sütunu var. Kadınlar tüm türbe kompleksi içinde çarşaf giymek zorundadır. Bize ilk başta erkek bir rehber verildi sonra tesadüfen gezide tanıştığımız Türk bir gezgin ( erkek ) girmek istedi. Aynı anda giriş yaptığımızdan beraber misiniz diye sordular evet dedik adamı öyle aldılar. Çünkü birazdan ezan okunacağından ziyaretçi almıyorlardı. Selçuk beye erkek rehber eşlik etti bize de kadın bir rehber geldi. Namaz kılacağız deyince bizimle abdest alma yerine kadar rehber geldi. Zannederim namaz kılacağız demeseydik cami içine girmemize de izin vermeyeceklerdi.
Tüm İran’da camiler ücretli iken burası ücretsiz ama burada da hayatımda gördüğüm en sıkı denetlemeye maruz kaldığımızı eklemek isterim. İran özelinde söylemek gerekirse İmam Humeyni mezarına girerken bir de burada aşırı kontrol vardı. Bunu yaşarken insana can sıkıcı geliyor. Ama akşam otele dönünce camiyi biraz araştırınca bir de ne göreyim meğer 2022 de 15 kişinin öldüğü çok saydıda indanın yaralandığı yabancı uyruklu ( Afgan yada Pakistanlı ) birinin terör saldırısı olmuş. 13 Ağustos 2023 tarihinde düzenlenmiş bir silahlı saldırı daha olmuş. Bu olayda da 2 kişi ölmüş ve 7 kişi de yaralanmış. IŞİD saldırının sorumluluğunu üstlenmiş.
Gayrimüslimlerin türbelere girişine izin verilmemektedir.
İçerisi çok güzeldi çok büyük ve uhrevi bir havası da vardı. Ancak sadece burada değil dünyanın hiçbir yerinde türbe olayına sıcak bakmayan ben yine yanılmadım. Türbenin etrafında ağlayanlar, elini yüzünü sürenlerle doluydu. Dert verip derman aratmasın ama türbeden de bir şey istemek ne bileyim yanlış değil mi? Neyse benim fikrim bu ama isteyen istediği gibi yapsın. Cami içine gelirsek rehber kızcağız burada da bize içini anlattı. Namaz vakti gelince cemaate karıştık ve bize biraz farklı gelen şekilde namazı kıldık.
Şiiler ve caferiler namaz kılarken alınlarının denk geldiği yere bir taş koyuyorlar. Peygamberimizin zamanında mescit içerisinde halı, kilim olmadığı toprak olduğu gerekçesi ile toprak parçasına veya taş üzerine secde sırasında alnın gelmesi gerektiği görüşündeler. Bu nedenle, mühür veya möhür taşı denilen bu taşların üzerine alınları gelecek şekilde namaz kılarlar. Avuç içinden biraz küçük bir taştır. Bu taşı genelde yanarında taşıyorlar ama cami girişlerinde de var. Alıp kıldıktan sonra yine oraya bırakabilirisiniz. Onlar için özel keseler filan yapmışlar. Uzun vadede taş alında iz yaptığı için, kimin gerçekten namaz kılıp kılmadığı da belli olmuş olur. İzi koyu renk olanların çok namaz kıldığı toplum içinde itibar açısından önemli. İnsan neler öğreniyor şu hayatta.
Unutmadan camilerin içindeki aynalı süslemeler dikkatinizi çekmiş olmalı. Aynakari denilen bir sanat bu. İran’ da deniz kumu olmadığından ayna yapılamıyor ve ithal ediliyormuş. Buraya gelene kadar kırılan aynalar da bu şekilde değerlendirilmeye başlanmış ve sonuç muhteşem bir eser.
Şiraz’ın en ünlü bahçeleri Eram Bahçesi, Afifabad Bahçesi, Delgoşa Bahçesi ve Jahannama Bahçesi’dir.
Bir tek bir bahçeyi seçtik o da Eram Bahçesi oldu. Bu UNESCO Dünya Mirası alanının ilk olarak Selçuklu yönetimi sırasında inşa edildiğine, ancak yüzyıllar boyunca büyük ölçüde zenginleştiğine inanılıyor. Bu büyük bahçe, en güzel çiçekleri ve su özelliklerinin yanı sıra görkemli bir ev müzesini de barındırıyor ve Şiraz’ın tanıtımlarında adı en çok geçen yerlerden biri.
Bahçedeki köşk Kacarlar zamanında yapılmış. Binanın dış cephesindeki minyatürlerde doğu masallarından Ferhat ile Şirin ve Yusuf ile Züleyha’nın hikayelerinden bölümler var. Binanın içine biz gittiğimizde giriş yoktu. Dışından bakınmakla yetinmek o kadar çok para verip girilince pek hoş bir şey değil söylemeden edemeyeceğim. Bizim Gülhane parkından hallice bir bahçe netice de.
Giriş ücreti : 500.000 IRR
Hafız’ın Türbesi’ni ziyaret etmeden Şiraz’da yapılacakların listesi tamamlanmış sayılmaz.
Hafız, 14. yüzyılda Şiraz’da doğdu ve eserleri, Fars edebiyatının kreması adeta. O, bugüne kadar İran tarihinin en tanınmış ve saygı duyulan şairlerinden biridir. Şiraz’ın yerlisi olduğundan Hafız bu şehre defnedilmiştir. Mezarı nispeten modern bir anıt yapı ile çevrilidir.
İranlı olmayana burası pek bir şey ifade etmeyebilir. Açıkçası ben çok etkilenmedim. Sadece gün batımında gittiğimizden çiçekler, ağaçlar, müzik eşliğinde okunan şiirler hoş ortam yaratmıştı. İranlıların çoğunluğunun ise onun şiirinde en azından kısmen bilgi sahibi olduğu ve günlük konuşmalarında atıfta bulunduğu söyleniyor. Zaten Hafız’ın farsçayı çok iyi kullandığı ve eserlerinin diğer dillere çevrilmesinin aynı duyguyu veremediği söyleniyor. Ben edebiyatçı olmadığımdan pek şiirlerinden de haberim yok ama burayı ziyaret edince inceledim.
Adam İran’ da şimdi yaşasa pop yıldızı olurmuş o derece seviliyor. Türbesi geniş bahçe içinde. Havuzlu uzun bir yolda gidiliyor ve oldukça huzurlu bir yer. Mezar taşına da şiirlerinden biri işlenmiş. Türbe girişinde ellerinde muhabbet kuşları olan insanalr vardı. Hafız’ ın Divan adlı kitabından aldıkalrı beyitleri bu kuşlara seçtiriyorlarmış. “Fal-e Hafız” deniyormuş buna da. İranlılar, bu falda yazılanların kendi gelecekleri hakkında işaretler taşıdığına inanıyorlarmış.
Timur zamanında yaşayan Hafız ın şiirlerini İran’ın dört bir yanındaki çeşitli anıtlarda görebilirmişiz. Tabii biz alamadığımızdan Hafız’ın çinilere kazınmış veya binalara oyulmuş güzel hat sanatı şeklinde yazdıklarını farkedemedik bile. Bu bilgiyi size ne kadar önemsendiğini anlatmak için verdim.
Hafız’ın eserleri birçok farklı dile çevrilmiş. İngilizce çevirinin ilk anlatımı 18. yüzyıla kadar uzanıyor ve Batı dünyasının birçok büyük yazarını etkilediği biliniyor.
Giriş ücreti: 500.000 IRR
Hafız gibi Saadi de Şiraz’ın yerlisi bir başka büyük İslam şairiydi. 13. yüzyıla ait çalışmaları büyük ölçüde bugün hala geçerli olabilecek ahlak ve sosyal yorumlara odaklanıyor. Türbesi de Hafız Türbesi ile benzer niteliklere sahip modern bir yapıdan oluşmaktadır.
Bu şairi ben çok sevdim nedenine gelince Moğol istilasından kaçmak zorunda kalarak hayatı gezilerle geçmiş. Bir bakıma ” gezginlerin şairi” olmuş. Adam Kuzey Afrika ve Hindsitan’a kadar gitmiş. Diyarbakır ve Malatya’ ya kadar gelmiş. Hem şiir hem düz yazıda iyiymiş. İnsan karakteri ve yaşam konularında felsefi düşünceleri açısından kıymetli bir sanatçı. Tripoli cezaevinde tutukluyken tünel kazıp kaçmış. 30 yıldan fazla derviş misali gezmiş. Kendi deyimiyle ” ruhsal açlığını doyurmak için ” yola çıkmış. Onun hakkında anlatılacak çok şey var ama meraklısı araşırır deyip devam ediyorum.
Türbesi çok güzel bir dağın eteğinde Hafız’ ınki kadar kalabalık değildi. Anlamasak da sürekli okunan şiirlerini dinlemek insanı çok rahatlatıyordu doğrusu. Her taraf güllerler çeviriliydi, minik kademeli havuzlardan su sesleri de gelince tadından yenmez dakikalar geçirdik.
Giriş ücreti : 500.000 IRR
Bu büyük şairi anlamak için ise dünyaca meşhur Bostan ve Gülistan‘a bakabilirsiniz.
Dünyaca ünlü Şiraz’ın pembe camisine hoşgeldiniz! İran’a giden birçok gezgininin Şiraz’ı ziyaret etmekteki tek nedeni Persepolis olabilir. Bir diğer nedeni de özellikle sosyal medya çılgınlığından sonra burası olmuş. Ben de onlarca fotoğraf çektim ve imkanım olsa hepsini yüklerim.
Cami çok büyük olmasa da Şiraz’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Çok kalabalık olacağını tahmin etmiştik ama Çinli turist grubuna denk gelmemiz açıkçası zorlayıcıydı. Diyeceksiniz size ne Çinlilerden. Durum hiç düşündüğünüz gibi değil arkadaşlar. Şöyle kısaca özet geçeyim; sabah sabah otelden çıkıp yürüyerek camiye vardık. Kimsecikler yoktu ve tam ne kadar şanslıyız diye konuşurken bir otobüs dolusu Çinli geldi. Cami o kadar güzel ki, ışıklar o kadar muhteşem ki ama gelin görün Çinliler illa bizim fotoğrafımızı çekmek istiyor. Abarttığımı düşünebilirsiniz sizi anlarım, ancak bir iki üç derken onlarca Çinli bir de şöyle dur, bir de şu tarafa bak. Üçünüz yanyana durun, ayakta çekelim, oturarak çekelim demeye başladılar. Başta biz de eğlendik yalan yok ama sonra kabus gibiydi. Sabrettik ve hiçbirini kırmadan birkaç saat geçirdik. Dolayısıyla burası benim zihnimde pembiş pembiş ışığından çok o karmaşa ile kalacak.
Nasır-ül Mülk Camii ziyaretinizden en iyi şekilde yararlanmak için aşağıdakileri aklınızda bulundurmalısınız.
Giriş ücreti: 500.000 IRR
Daha basitçe Qavam Evi olarak bilinen Narecistan e Qavam, Pers ve Viktorya tarzı mimariyi birleştirilmiş bir köşk burası. 19. yüzyıldan kalma Kazvinli bir aileye ait görkemli bir konutun bulunduğu, güzel bahçededir. Şiraz’daki belki de en ayrıntılı ev müzesi denilebilir.
Portakal ağaçlarıyla kaplı, kuş sesinden başka ses olmayan bahçesine de evin kendisine de bayıldım. Pastel renkli yapısı o kadar bahçeye uyumlu ki insan keşke içinde insanların yaşadığı döneme geri gidebilsem diye iç geçiriyor. Tavanlarındaki resimler, odalar arası geçişler, mobilyalar her şey zerafet temsili.
Giriş ücreti : 250 000 IRR
Ve geldik binlerce turistin Şiraz’a asıl gelme amacına yani Persepolis’ e. Burayı sayfalarca anlatmak var ama sizi sıkmak istemem. Birçok belgesel ve yazılı dökümanı internet ortamında bulabilirsiniz. Ben bu yazımda sadece basitçe yer vermeyi uygun gördüm.
Büyük Pers İmparatorluğunun merkezi olan yer burasıdır. Pers ve Yunancada şehir anlamına gelen polis birleşince Pers şehri anlamına gelen Persepolis oluşuyor. İranlılar ise buraya Taht-ı Cemşid yani Cemşid’in tahtı diyorlar. İran tarihinin en geniş bilgileri buradaki taşlara yazılan yazıtlardan okunabildiğinden oldukça önemli.
Persepolis’in yapımı I. Darius zamanında başlamış ve 150 yıl kadar sürmüş.
Kentin duvarlarının yapımında her biri üç ton ağırlığında taşlar kullanılmış. Birbirine geçmeli bu duvarların arasında harç kullanılmamış. Ara duvarların tuğlai çatıların ahşap olduğu tahmin ediliyormuş. En önemli detay ise arkasını dağa yasalayan bu antik şehrin su ihtiyacını sağlayan dev kuyu halen burada.
Gezerken bir yerel rehberden bize anlatmasını istedik. Onun gösterdiği kapağı kaldırınca 2500 yıldır aktif olan kuyuyu görmüş olduk. Yine onun anlattığına göre; birkaç yıl önce Şiraz’da korkunç bir sel felaketi yaşanmış. Uzmanlar hemen buraya koşmuşlar. Haliyle eserlere bir şey olacak korkusuyla endişelilermiş ancak gördüklerine şaşırmışlar. Sular şehrin muazzam eğimle döşenen zemininde kuyulara ve kanal sistemiyle ovaya karışıvermiş.
Persepolis için; şehir planlama, askerlik, mühendislik, mimari, sanat gibi konularda antik çağların en gelişmişi denilebilir. Merdivenli bir girişle geçilen, devasa heykellerle karşılaşmak, büyük kapıların arasından geçip sütunlar, renki resimler içindeki salonda ağırlanmak. Çok çok ileri bir sanatsal yaklaşım bence.
En sağlam kalan yerler merdivenleri. Bu taş oyma merdivenler resmen günlük gibi kullanılmış. Gelen giden resmedildiği gibi kim ne getirdi, ne dedi hepsi bu duvarlarda. Boşa demezler ” söz uçar yazı kalır ” diye. Bu duvarlar tam da öyle. Allah sizi inandırsın rehberi iki saatliğine tutmuştuk ama bir baktık ne ikisi ne üçü neredeyse dört saati bulacaktı.
Tüm Milletler Kapısı, Ahura Mazda heykelleri, Darius kabartmaları, Apadana Sarayı ve merdivenleri, Kışlık saray, 100 sütunlu saray, Hazine binası, Ardeşir’in mezarı derken yorulduk. Oldukça sıcaktı ama dinlemesi keyifliydi.
Şehrin altın çağı Makedonyalı Büyük İskender’in şehri almasıyla son buluyor. İskender gelir gelmez zerdüştlüğü yasaklamış ve Avesta kitaplarını yaktırmış.
Burada beni en çok şaşırtan bundan yüz yıl kadar önce ve daha da eski tarihlerde yolu burdan geçenlerin eserelerin üstüne adını hatta sevdiceğinin adını kazıması oldu. Çok garip demek insanların içinde gelen hadi şu duvara adımı yazayım diye bir ses hep varmış.
Unutmadan 1971 yılında 2500 yıl törenleri de burada yapılmış. Dünyanın her ülkesinden liderler, önemli şahsiyetler, krallar davet edilmiş. Yüzlerce lüks çadır kurulmuş. Hiçbir masraftan kaçınmayan Şah bazı yemekleri konuklar için Paris’ten uçakla getirtmiş. Kutlamaların amacı ise İran’ı dünyaya tanıtmak ve ulusal gururu yükselterek Şah’ a karşı İranlıların sevgisini kazanmak. Ama her ikisi de olamadığı gibi kimilerine göre Şah’ın devrilmesine bir sebep de bu olmuş.
Peki size pek şaşırmayacağınız bir şey söyleyeceğim. Şaşırmayacaksınız dememdeki sebebe gelince bizim ülkemizde de sıkça yaşanan bir durumdan bahsedeceğim. Şöyle; İran’da yer alan antik Persepolis kentindeki 1. Darius Sarayından MÖ 518-460 yılları arasında tarihlenen boğa biçimli sütun başlığı tahmin edin nerede? Antik Kültürleri Araştırma Enstitüsü- Chicago Üniversitesinde! Yandaki atbaşı heykelinin ne kadar büyük olduğunu göstermek için internetten bir fotoğraf alıntıladım.
Maalesef buraya toplu taşıma yok o yüzden taksi ile gitmelisiniz. Anlaştığınız taksiyle gidiş dönüş şeklinde ve içinde bekleme süresi olması kaydıyla anlaşın. Biz yaklaşık 55 kilometre olan bu yolu 10 dolara gittik fakat bekleme süresi çoğalınca fiyata da beş dolar daha istedi. Adam haklıydı verdik gerçi toplam paranın yarısını istedi de ne yapalım verdik. Taksiyi de Nasır- el mülk camisi önünde bulduk. Konaklama yaptığınız yerde tanışacağınız diğer gezginlerle anlaşıp ortak taksi ile gitmek en mantıklı olacaktır.
Giriş ücreti : 500000 IRR
Yazımı koca bir imparatorluğun ve şah rejiminin bitişiyle bitiriyorum. Giden herkesin farklı anılarla döneceğini bildiğim Şiraz hakkında söyleyebileceğim tek şey rahatlatıcı bir şehir oluşudur.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Diğer İran yazılarımdan bazılarını da şöylece bırakıyorum.
İran’ a tek başına nasıl gidilir?
Hürmüz Adası – İRAN’ın gökkuşağı
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
1 Comment
Gerçekten rahatlatıcı bir güller şehri Şiraz , severek gezdiğimiz ,gülümseyerek hatırladığım ve sanırım özleyeceğim yerler