Sabah güneşi doğmadan önce kalkar, aynanın karşısına geçer ve yavaşça yüzüne maskesini takardı. O sadece bir maske değil, aynı zamanda bir kimlik, bir geçmiş ve bir gelecek taşıyan semboldü onun için. O bir Bandari kadınıydı öyle görmüştü annesinden ve kızına mirasıydı bu maske…
Onlar hakkında bir roman yazsam giriş cümlesi böyle olurdu sanırım ve devam ederdim. Yüzyıllardır kadınların yüzünü okşayan Hürmüz rüzgarı maskenin üzerinde gezindiğinde, hafif bir kına kokusu yayılırdı. Bu koku, geçmişin ve geleceğin kokusu gibiydi. Çünkü o, sadece bir Bandari kadını değil, aynı zamanda yüzyıllardır süregelen bir geleneğin taşıyıcısıydı.
Bir roman yazmıyorum elbet ama aklıma geldikçe onlar için üzülüyorum. Çünkü çok kısa bir an takıp etrafa bir de onların gözüyle bakayım dedim de aman Allahım, korkunç zordu! Onların bu zor hayatını anlatan bir roman var mı bilmiyorum ama eminim hepsinin yazılmayı bekleyen bir hikayesi vardır. Dünyadaki tüm insanların olduğu gibi…
Gelin şimdi size onların giyim kuşamını, hayatlarının bir parçası olan maskeleri anlatmaya başlayayım.
Hürmüz Boğazı’ndaki adaların muhteşem doğasını ve özellikle maskeli kadınları görmek için oraya gittik. Fotoğraflarda göründüklerinden daha etkileyici olduklarını birebir görünce farkettim. Onları o maskelerle görünce inanın içim bir tuhaf oldu. Kasım ayındaydık ve sıcakta yürümek bile zorken onlar bize küçücük bir boşluktan bakıyordu.
Gizemli maske nedeniyle Bandari topluluğunun kapalı ve erişilemez olduğu bize söylenmişti. Herkes aynı şeyi anlattı artık zihnimize yer etmişti. ” Bu muhafazakar kültürde kadınların yabancılarla, özellikle de erkeklerle konuşmaması gerekiyor. Konuşacaklarsa da yüzü örtülmeden yapmak onlara uygunsuz geliyor. Genç kadınlar (maske takmayanlar da dahil) fotoğrafının çekilmesinden hoşlanmıyorlar. ”
İnsan sanki maskeli baloya gidiyorlarmışcasına dolanan kadınları gördükçe büyüleniyor. Ama işte onlara sormadan fotoğraflamak çok ayıp olacağından hep mesafeli olduk.
Başta hiçbiriyle konuşamadık ama onlar bizi biz onları merak ediyorduk. Dünyayı nasıl gördüklerini daha doğrusu neden böyle bakmak zorunda olduklarını merak ediyorduk. Onlar ise bizim tek başımıza taaa nerelerden bu küçücük adaya neden ve nasıl geldiğimizi… Adada Türkiye’ de bir müddet yaşamış Leyla ile tanıştık. Leyla bize bu çekingen kadınların hikayesini anlattı.
Ancak biraz Leyla yanımızda olduğundan biraz da onlara içten yaklaşınca fotoğraf çektirmekten mutlu oldukları da gözümden kaçmadı. Kendi benzersiz kültürlerini ve yaşam tarzlarını isteyerek paylaştıklarını da farkettim. Eğer eşleri yanlarındaysa ve onlar izin verirse çok rahat iletişim de kuruyorlar.
Şimdi gelin bakalım neyin nesiymiş bu maskeler…
Bu taktıkları maskelere Boregheh deniliyor. Hürmüz körfezindeki birkaç adanın tamamında yüzyıllardır takılıyor. Ne zamandan beri taktıkları ya da neden takmaya başladıkları ise tam olarak bilinmiyormuş. Ancak bazıları bunun Portekiz yönetimi sırasında, kadınların tanınmaktan kaçınmaya çalıştığı dönemde başladığını söylüyor. Maskeler, din ve kültürlerinin bir parçası olmasının yanı sıra gözleri ve cildi Körfezi’nde çok kuvvetli olabilen güneşten de koruyor. Aslında Umman, Bayreyn, Saudi Arabistan,Yemen gibi ülkelerin de köylerinde benzer maskelerin takılması bana biraz güneşler ilintili geldi. Hatta Tanzanya’ nın Zanzibar adasında da takılıyormuş.
Maskelerin şekli, boyutu ve kullanılan malzemeler ise oldukça çeşitlilik gösteriyor. Bazıları yüzün neredeyse tamamını kaplarken, bazıları sadece göz ve ağız çevresini örtüyor. Hepsi en azından kısmen alnı ve burnu kapatıyor.
Her bir maskenin şekli ve rengi, kadının köyünü, sosyal statüsünü veya aile geçmişini ifade ediyormuş. Dolayısıyla adalılar kadınları maskesinden ayırt edebiliyorlar.
Farklı tip maskeler dini bağlılığa göre değişiyormuş meğer. Şii kadınlar kırmızı dikdörtgen maskeler takarken, Sünni kadınların maskeleri siyah veya altın rengindeymiş. Hayvan derisinden yapılan da var kumaştan yapılan da var. Kumaş olanlar hayli işlemeli ve renkliydi.
Çoğunlukla Keşm- Qeshm Adası’ndaki köylerdeki kadınların taktığı bir başka çeşit de var. Bıyık şeklindeki bu maskenin adı “ battoulah” imiş. Yerel kadınları daha sert göstermek, bir zamanlar işgalcilerin uzaktan bakınca kadınları erkek olduğuna inandırmak için bir kandırmacaymış.
Duyunca beni üzen bir detaydan bahsedince siz de üzüleceksiniz. Kadınların yaşı büyüdükçe maske de büyüyormuş ☹ Boreghehler, aynı zamanda her on yılda bir 2’şer cm kalınlaşıyormuş. Adalarda yazın sıcaklığın 55 derecelere ulaştığını da yeri gelmişken hatırlatayım.
Bütün bu zor duruma rağmen Keşm adasında bütün kadınlar maske takmak zorundaymış. Bu yüzden de zaten tüm dünya artık onları “maskeli kadınlar adası” olarak bilir olmuş.
Adanın kadınları, vücutlarını ve yüzlerini kapatan, birbirinden farklı, rengarenk ve göz alıcı kostümler giyiyor. Bu bölgenin sıcak iklimi kadınların “kandoore” adı verilen ince, uzun elbiseler giymelerinin başlıca sebebi.
Altına bol pantolon giyorlar. Paça kısmına ise altın rengi tellerle işleme yapıyorlar. Akşamları sahil kenarında işlerken onları görebilirsiniz. Ayrıca tüm kıyafetlerini örtmek için yine de üstlerine “çarşaf” giyorlar. Ama İran genelindeki gibi simsiyah değil rengarenk. Terziler çarşafları farklı desen ve renklerdeki hafif kumaşlardan yapıyorlar. Bana biraz Hindistan havası varmış gibi geldi.
Ana kostümler kadar detaylar ve aksesuarlar da önemli.
Örneğin adadaki kadınların vazgeçilmezi “kına” var. Farklı kültürlerde iyilik, sağlık, bereket gibi pek çok farklı anlam taşıyor. Burada yerel kadınları kınayı geleneksel olarak kullanıyorlar. Yerel kadınlar el ve ayaklara yaktıkları kına desenleri narin, basit ve bir şekilde benzersiz. Hindistan’ın aksine daha sade yani. Hindistan’ ın tersine avuç içlerine şekiller yapıyorlar.
Adada deniz kabukları, mercanlar, salyangozlar ve diğer deniz canlılarını kullanarak kolye, bilezik, küpe gibi takılar yapan kadınları görebilirsiniz. Deniz kabuklarını boyayıp kıyafet ve çanta tasarımlarında da kullanıyorlar.
Geleneksel olarak bir kız ergenlik belirtileri göstermeye başlar başlamaz giymeye başlıyor. Namaz vakti veya hac sırasında, bir dua şalı ile değiştirildiği zamanlar dışında, sadece karı koca arasındaki yakın zamanlarda, uyurken veya doktor ziyaretleri gibi nadir durumlarda çıkarılırmış.
Ağzı kapatan maskelede işler daha da zorlaşıyor. Mesela yemek yemek veya içmek için, bir kadın sol elin işaret parmağıyla yukarı doğru iterek maskeyi kaldırır, sol baş parmağını alt dudağının altına ağzının yanına koyar. Yiyecek sağ eliyle ağzına yerleştirildiğinde, maske tekrar yerine düşer ve çiğnerken ağzı görünmez. Şimdilerde ağzı kapatan türü çok tercih edilmeyen model, neyse ki… Yine de ağzı kapatma alışkanlığı hala devam ediyor ve birçok kadın diğer insanların yanında olduklarında istemsizce elleriyle veya saç örtülerinin sarkan tarafıyla ağızlarını kapatıyor.
Maskeler giyilmediği zamanda ise ortadan katlanarak ince kağıda sarılır ve bir kutu veya çekmecede saklanırmış.
İnsan kendisini sık sık bu çağda bu tarz bir yaşam nasıl mümkün olur derken buluyor. Peki ya gelecek nesiller? Bu gelenek kaybolacak mı, yoksa yeni bir şekle mi dönüşecek soruları zihninde dönüyor.
Günümüzde, genç kadınlar arasında geleneksel maskeleri tamamen terk edip sadece peçe takmayı tercih edenlerin sayısı artıyor. Ancak bu gelenek, hala birçok kadın tarafından yaşatılıyor.
Bir fotoğrafçı maske terzisi bir hanımefendi ile ropörtaj yapmış. Okuyunca tercihlerin değişkenlik gösterdiğini anlayacaksınız. Yazımın sonuna makalenin linki de bıracağım.
Terzi Ameneh’in evine yabancıların girmesi durumunda veya dışarıda yürürken asla maskesini çıkarmıyor.
‘İlk defa annemle babam beni takmaya zorladı,’ dedi Eric’e. ‘Şimdi seçim benim. Asla maskem olmadan dışarı çıkmıyorum. Yüzüm açık bir şekilde sokakta olmak utanç verici olurdu.’
Ancak Eric, maskenin hiçbir şekilde kadınların sosyal hayattan zevk almasını veya katı rejimlerde yaygın olarak görülen erkeklerle konuşmasını engellemediğini belirtti.
Kocası da Eric’e maskeler hakkındaki fikrini şöyle söyledi: ‘Ben karımın maskeli halini tercih ediyorum, daha güzel oluyor. Ayrıca bu bizim dini kurallarımız.’
Çiftin 10 yaşındaki kızı Meryem, düğün gibi etkinliklerde küçük bir maske takıyor ama büyüdüğünde gerçek bir maske takmak istiyor. ‘Büyüdüğümde maske takmak istiyorum’ dedi. ‘Onunla her yere gidebilirim, utangaç olmayacağım, kendime güveneceğim.’
Eric Lafforgue
İşte böyle dostlar Hürmüz Adası’na yapacağınız bir ziyaret, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda bu gizemli kültürüyle de sizi büyüleyecek. Maskeli kadınlarla tanışmak, adanın tarihine ve kültürüne daha yakından bakabilmeniz için eşsiz bir fırsat.
Unutmayın: Bu maskeler sadece bir yüz örtüsü değil, bazen bir kalkan aynı zamanda bir kimlik, bir geçmiş ve bir gelecek taşıyan bir semboldür.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Instagram : pustoodunya sayfamda hikayeler profilde sabittir.
Diğer İran yazılarım için linkler de aşağıdadır
Tek başına İran gezisi planlamak
Yezd – İRAN’ ın en güzel şehri
İranlı kadınların fotoğraflarını yayınlayan sitenin linki
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
2 Comments
İlginç bilgiler için teşekkür ediyorum :)
Dünyayı o maske ile görmek ne kadar zormuş