Tarihte mor rengin kullanılmaya başlandığı şehir burası. Aman ne önemli bilgi demeyin o tarihlerde bu önemliydi. Bu bilgiden sonra ilk işimiz şehrin adını öğrenmek olsun. Çünkü Lübnan hakkında araştırma yapınca farkettim ki bu tip antik şehirler çok farklı isimlerde biliniyor. İngilizce adı olan Tyre, halk arasında Fransızca ikinci dil olduğu için Sour. Bölgede yaşayan yerlilerce Arapça adı olan صور (Ṣūr) kullanılıyor. Eğer kulağınıza İbranice adı olan Tzor, Yunanca adı olan Tyros çalınırsa bilin ki doğru yerdesiniz. Hizmette sınır olmadığını da ispatladıysak şehri tanımaya başlayabiliriz demektir.
Beyrut’un 83 km güneyinde İsrail sınırına 30 km mesafede deniz kenarında şirin mi şirin bir yer. Lübnan’ın dördüncü büyük şehri. Modern bir şehir değildir bu yüzden şehrin tarihi dokusunu incelemek isteyenlerin uğrak noktasıdır.
Tarihin Babası Halikarnaslı Herodot Sur’u ziyaret ettiğinde mabedin başrahibinin kendisine şehrin MÖ 2.750 senelerinde kurulduğunu söylediğini nakleder.
Tanıdığımız en meşhur Surlu ise Fenike kralı Agenar’ın kızı güzeller güzeli Europa‘dır, ki adı bir kıtaya verilmiştir. Bunu da öğrendik oh başımız göğe erdiyse devam edelim.
Asur Kralı Nebukadnezzar onüç senelik uğraşıp şehri almayı başaramamış. MÖ. 333’te Pers Kralı III. Darius Büyük İskender’e yenilince, Sur kenti dışında bütün Fenike kentleri teslim olmuş. Ama bu Surlular nasıl direnişçi çıktılarsa Büyük İskender şehrin deniz tarafını ancak yedi ay mücadeleden sonra ele geçirebilmiş. Peki bunu neden anlattım.
Şehir bulunduğu stratejik konum nedeniyle çok önemli bir direnişin halen yaşandığı yer. İsrail’e sadece 30 km yakın olunca 14 Mart 1978’de savaş uçakları eşliğinde 25.000 askeriyle işgal etmiş. Yetmemiş 1982’de denizden saldırmış. Bu durum karşısında Sur halkı belirsizlik içinde yaşamaya başlamış. Lübnan’da insanlar mis gibi limon ağaçları , muz ağaçları gölgesinde değil silahların altında yaşamak zorunda kalmışlar. Beş ay süren işgalde 18 yaşındaki bir direnişçinin bomba yüklü bir araç ile İsrail karargahına girmesi şaşkınlık yaratmış. Hatta İsrail tarafı bunu kendilerine yedirememiş olsa gerek “yok canım arabayla filan girmedi, el bombası attılar “demiş.
Şii Hizbullah grubu ve İsrail güçleri arasında halen süren ara ara çatışmalar, karşılıklı saldırı planları devam ediyor. Her yerde Şii liderin fotoğrafları var, aslında bu bile insanı geriyor. Beni en azından gerdi, aşırılığı sevmiyorum…
Not: Bu kısımda yazıyı revize etmem gereken bir durum yaşandı. 2024 Ağustos ayında israil yine bu şehre saldırdı. Basında şöyle bir adı geçti sadece.
Biz Lübnan’ın bu şehrine antik kalıntılar, tarih boyu önemi, dinler tarihindeki yeri, denizi havası için gitmek istedik. Saida şehrindeki tanıdıklar “sakın gitmeyin, Sur’da ne işiniz var” deyince pek bir anlam veremedik. Fakat şehir için tüm söylenenler meğer doğruymuş, Sur şehri Hizbullah örgütünün kalesi durumundaymış. Yanınızdan geçenler belki onların belki Mossad’ın birer casusu ya da yok öyle bir şey sadece ekmeğinin derdindeki Sur halkı :) Bunu bilmemiz imkansız. Asıl ilginç olan bazı şehirlerin kaderinin binlerce yıldır hiç değişmemiş olması.
İyi ki gittik, gördük dediğimiz şehirler arasına Sur’da girmiş oldu.
Fenikelilerin kurduğu şehrin deniz kıyısında antik kalıntıları halen görülebiliyor. Limandan rastgele sapınca rengarenk boyanmış evlerin bulunduğu bir sokağa geldik. Tipik akdeniz insanı, sokakta kapı önünde muhabbet vardı. Allahtan bu gezide beraber olduğumuz yengem ve yeğenim iyi derece Arapça konuşuyorlar. Direkt halk ile sohbet edebiliyoruz. Yoksa Beyrut’ta tamam ama buralarda İngilizce bilen zor bulunur. Kapı önündeki kadınlardan birine “ne kadar güzel çiçekler bunlar” dememizle girsenize bahçeye, demez mi. Hiç düşünmeden girdik tabii ki. Bahçesini gezerken yerdeki bombanın izini gösterdi. Çok korktuk dedi, şu aşağıya saklandık. Halen bir gürültü olduğunda tedirgin oluyoruz. Peki böyle yaşamak zor olmuyor mu, diye sorunca cevabı tek kelime ve çok etkileyici idi, HAYAT işte!
Ev sahibemiz bir Hristiyandı, evine aldığı bizler Müslüman, şehri bombalayan ise Yahudi… Bu cümleden nasıl bir sonuç çıkararsınız bilemem ama bana nerden baksanız yanlış geliyor.
Şimdi bu yazıda düzenleme yaptığım gün yani 12.10. 2024 günü Sur şehri neredeyse tamamen boşaltılmış. İnsanalr kuezey doğru kaçıyorlar. Belki bizim bahçesinde muhabbet ettiğimiz kadındlar artık yok. Savaşları anlamak imkansız israil’i anlamak ise mümkün değil. Dini inançlarını bahane göstermeleri iğrenç.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Dİğer yazılarım da hoşunuza gidebilir düşüncesiyle bazılarının linklerini de aşağıya bırakıyorum, herkese keyifli okumalar ve sevgiler…
Sevgilerimle…
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.