Kızılmeydan ve Kremlin günlük planlarımızdaydı. Hem gezgin dediğin erken kalkar kendini yollara vurur değil mi? İlk önce Kremlin’e yürümeyi tercih ettik. Akşamdan tecrübeliyiz Kızılmeydan’ın yolunu biliyoruz. Burada bir ayıbımızdan bahsetmeliyim. Yolumuz üzerinde dün gece gördüğümüz dev bina ki Moskova da her şey dev kütüphaneymiş meğer. Sabah haritaya dikkatli bakınca anladık. Önünde oturan bir adam heykeli vardı ve biz heykele bayılıp sorgulamadan bolca fotograf çekildik. Ertesi gün bir kez daha önünden geçince acaba bu kim diye düşündük ama tık yok tanımadık. Rusça yazıları okumaya çalışmak için duramayız çünkü donarız…
Birkaç gün sonra öğrendik ki heykeldeki adam bizim Dostoyevski’ nin ta kendisiymiş. Utanmıştık ama ne yapalım heykelin yarısı kar kaplıydı, yazıları okuyamıyorduk, üstad affet ne olur seni tanıyamadık. Ama o kadar çok kar yağıyor ki kafamızı zar zor kaldırıp şöyle bir bakabildik, yoksa tanımaz mıyız seni :) Bu ayıbımızı da ifşa etikten sonra Kremlin’e doğru devam edelim.
Moskova’da yapılacaklar arasında ilk sırada Kremlin duvarlarından içeri girmek var. Müzeye giriş 1 kişi 350 ruble. Buz gibi bir hava yetmezmiş gibi bilet satanından, kapıdaki kontrol edenine kadar adamlar da buz gibi, haydi hayırlısı.
Kapı girişinin sağında devlet Kremlin sarayı var. Burası 1961 de kominist parti toplantıları için inşa edilmiş. Şimdilerde ise kültürel etkinlikler yapılıyor. Hatta mehteran takımımız Kızılordu korusu ile birlikte burda konser vermiş.
Duvarların içinde görülecek birkaç bina var.
O kadar da soğuk vardı ki sanıyorum hissedilen -20 dereceydi. Aslında -10 filan ama biz pek alışık olmadığımızdan bize daha da soğukmuş gibi geliyordu. Moskova için sıcak bir gün seçmişiz ne mutlu bize. Bir de hepsi açık olsaydı da şu kiliselere girip ısınsaydık. Buyrunuz resimlerle Kremlin in dev duvarlarının arkası karşınızda…
200 ton ağırlığı ile dünyanın en büyük çanı “Çar çanı” karşımızda duruyor. Hakikaten büyükmüş! 1701 yılında kuleden düşen çanın yerine parçaları eritilip yeni çan yapımında kullanılmış. Döküm kalıbındayken dökülen soğuk su çanı parçalamış ve kopan parçasıda yanında olmak üzere orda yerde bırakmışlar. İyi de yapmışlar yukarıdan bu çan düşse var ya, amanın… Çünkü kopan parça bile 11 ton o derece büyük..
Kiliselerden Baş melek katedrali olana girdik. Broşürler Rusça olduğundan müracat elimizdeki rehber kitaba oldu. Az çok okuyarak inceleme bahanesiyle ısındık. Prenslerin, çarların olduğu lahitlere baktık ve çıktık. Ordan çıkar çıkmaz büyük İvan çan kulesine girdik. Burada da sanırım dönemsel sergiler oluyor ki bize altın taçlar, kullanılan tabak çanaklar gibi materyallerin sergisi denk geldi. Bayağı bir ilgimizi çekti. Fakat çıkmamız lazım Moskova bizi bekler.
Kremlin’ den yine girdiğimiz kapısı Teslis Kulesinden çıktık. Sağa dönünce yaz aylarında çok güzel olacağını tahmin ettiğimiz fıskiyeli havuzlar ve önündeki dört at heykeline bayıldığımız binayı da geçtik mi Kızıl Meydan’dayız. Yerler buz olduğundan ve biz Moskovalılardan farklı olarak aşırı giyinmiş olmamızdan olsa gerek robot gibiyiz. Hareketler kısıtlı, dondurucu soğuk şaka değil eğer bir dakikalığına eldiveniniz ya da şapkanız çıkarsa bittiğinizin resmidir.
Bu kez kırmızı tuğlayla bezeli tarih müzesinin yanındaki kapıdan giriyoruz.
Girerken önce satıcılara bir göz attık. Alışveriş yapmamak çok zor ama sadece bakmakla yetindik. Alışveriş sevdamızı son günlere saklıyoruz. Netice de paramızı idareli kullanmalıyız. Çoğu yerde kredi kartı da geçmediğinden sıkıntı çekmemek adına temkinli olmalı, sizin de aklınızda olsun.
Meydana girdiğimizde dün gece ışıltılar içinde bizi büyüleyen meydan bu kez yine aynısı yaptı. Gerçekten çok büyük ve görkemli bir meydan.
Bir yanda 120 yıllık alışveriş merkezi Gum bir yanda Kremlin Duvarları, cıvıl cıvıl insan sesleri, müzik sesleri. Nerdeeee o eski komunist SSCB nerde yeni Rusya diyor insan…
Meydana kurulan buz pateni pisti, noel ağacı ve lunapark canlılık getirmiş. Bu dönemde nerdeyse hiç yok denecek kadar az turist olduğundan biz bize Ruslarla geziyoruz. Çok az turist vardı hatta Japon turist kafilesi bile görmedik, varın siz düşünün.
Meydanın en cici binası ve en bilindik olan Aziz Vasili Katedrali bütün sevimliliği karşımızda. Süslü bir pasta mı dersiniz, neşeli bir oyuncak kutusu mu, çizgi film kulesi mi. ne derseniz deyin sevimli.
Bu Katedral Kremlin ve Moskova’nın hatta Rusya’nın simgelerinden. O yüzden biraz bahsetmeliyiz; 1552 de Moğol kenti Kazan’ı alınca korkunç İvan tarafından yaptırılmış. Söylentiye göre o kadar güzel ki İvan lakabını boşa çıkarmamak adına mimarın gözlerini oyduruyor ki bir daha aynısını yapmasın.
Soğan kubbeler ise aslında bu kiliseye özgü değil geleneksel Rus ahşap mimarisi. Adının Vasil olması ise kafayı İsa uğruna yitirmiş Aziz Vasili’den almış. Mübarek zatı buraya defnetmişler. O gün bugünde adı Aziz Vasili katedrali.
İlk kez görmüş gibi fotograf çekmeye başladık. Kiliseye yöneldik fakat içeri girmek para ile bu durumda bizim hiç işimiz olmaz.
Meydanda yeni evli çiftler peşinde aile fertleri bir de fotoğrafçı dolanıyor. Herkes tiril tiril giyinmiş. Ayyy bir de bizi görün, yok yok hiç görmeyin. Ama hadi merak edenlere bir fotoğrafımız gelsin. Ben yokum neden çünkü ben çeken insanım ya ondan.
Bu neşeli anlardan sonra nerde hareket orda bereket düsturu ile koşuşturmaya başladık. Koşuşturmadan kastım hızlı yürümek yani yoksa buzun üstünde bizde 10 tam puanlık patinaj hareketleri yapardık.
Efennimmm nerede kalmıştık? Ha meydandan çıkıp GUM’un yanından ilerledik. İstikamet Lubyanka meydanını bulmakta çünkü bu meydan KGB binasına ev sahipliği yapıyor.
Bu meydan Sovyet yurttaşlarının kalbine korkuyla özdeşleşmiş. 1918 ‘ de kurulan KGB bu binaya yerleşmiş. 1938 de geliştirilen binaya hapishane eklenmiş. KGB burada yüzbinlerce insanı işkencelerle sorgulayıp hapsetmiş. 1947 de Stalin döneminde de devam etmiş. Rus gizli servisi artık ismi değişmiş de olsa halen burada bulunuyormuş. Meydanın tam ortasında KGB’ nin kurucusunun heykeli varmış fakat 1991 de halk ayaklanmasında yıkılmış.
Biz bu görkemli ve bir o kadar soğuk anılara ev sahipliği yapan binayı en azından dışardan görmek için dolanıyoruz. Burada olmalı şehir haritasında görüyoruz ama koca binayı göremiyoruz. Meğer dış cephe de tadilat varmış. Kitaptaki resmine bakıp avunuyoruz.
11.12.2013
Günün sözü : Nerde şu KGB binası ???
Günün özeti : Kremlin gezildi, Kızılmeydan, Aziz Vasili, Lubyanka meydanı gezildi. İki kez kahve molası verildi. Bolca patinaj yapıldı.
Sayılarla gün : 9.8 km 13261 adım yüründü, aralıksız kar yağışında.
Diğer yazılarımı okumak isterseniz birkaç öneri bırakıyorum size hatta yazım hoşunuza gittiyse siteme abone olursanız sevinirim.,
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.