İstanbul’un iki çekmecesinden biri olan Büyükçekmece Gölü’nün Marmara Denizi ile buluştuğu noktada, adeta zamana meydan okuyan bir dev yükseliyor. Mimar Sinan’ın ustalık eserlerinden olan şimdilerde Mimar Sinan Köprüsü diye bilinen Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü bir tarih anıtı.
16. yüzyıldan gelen bir fısıltı: Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle 1566 yılında inşa edilen köprü, Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamlı döneminin bir simgesi. Avrupa’ya uzanan ticaret yollarının kesişme noktasında yer alan bu görkemli yapı, imparatorluğun gücünü ve refahını gözler önüne seriyor.
Mimar Sinan’ın ustalığı taşlarda: Her detayında incelik ve sağlamlık barındıran köprü, Sinan’ın dehasının somut bir göstergesi. Dev kazıklarla sağlamlaştırılmış temeller, demirle birbirine kenetlenmiş taşlar ve sudan etkilenmemeleri için kurşunla doldurulmuş ek yerleri ile köprü adeta bir mühendislik harikası. Yüzyıllar boyunca depremlere ve sellere göğüs geren bu sağlamlık, Sinan’ın ustalığını ve öngörüsünü bir kez daha kanıtlıyor.
Tarihin yankıları: Sadece bir geçiş yolu olmanın ötesinde, Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü tarih boyunca birçok olaya tanıklık etmiş. Yazının içinde yakın sayılabilecek bir tarihte bir saldırının nasıl bertaraf edildiğini okuyacaksınız. Anlayacağımız köprü sadece taşlardan ibaret değil, aynı zamanda bir milletin azmini ve kahramanlığını da temsil ediyor.
Zamanın ötesinde bir güzellik: Günümüzde hala yaya ve bisiklet trafiğine açık olan köprü, İstanbul’un en popüler turistik mekanlarından biri olmalı. Ziyaretçiler, köprünün muhteşem manzarasının keyfini çıkarabilir, tarihin izlerini hissedebilir ve Mimar Sinan’ın dehasına hayran kalabilirler. Gerçi şu sıralar tadilatta ama bu geçici yakında aramıza dönecek.
Geçmişten geleceğe uzanan bir köprü, bir tarih anıtı, bir mimari şaheser. Bu görkemli yapıya adım atmak, sadece bir köprüden geçmek değil, tarihe ve sanata bir saygı duruşudur.
Mütevazi kişiliğiyle bilinen Mimar Sinan’ın “Köprüler diğer eserlerimimin arasında en kıymetlileridir çünkü onlar halkın zaruri ihtiyacı için kullanılacaktır,” der. Bu köprü için ise “köprü, eserlerim içerisinde şaheserimdir.” demiş.
Hatta Mimar Sinan’ın türbesindeki kitabesinde bile bu köprüden bahsedilir: “Çekmece cisrine bir tak-ı mualla çekti kim / Aynidir ayine-i devranda şekl-i Kehkeşan.” (Çekmece Köprüsü’ne bir yüksek kemer yaptı ki / Zamanın aynasında Samanyolu ile aynı şekilde yansır.)
Zigetvar Seferi’ne çıkarken Mimar Sinan’a emir verir Kanuni. Osmanlı ordusu her batıya çıkışında Büyükçekmece Gölü’nün denizle birleştiği yerde sallarla karşıya geçiyordur. Yani bu oldukça zorlu bir geçiştir.
Aslında Sinan bölgede Roma döneminde yapılmış olan köprüden de haberdardır. Fatih Sultan Mehmet zamanında tadilat yapılsa da depremle ve denizin etkisiyle yıkıldığını bilir. Sinan, buradaki köprülerin yıkılış sebeplerini Sultan Süleyman’a şöyle açıklar: “Hazineden para sarfında tasarrufa özen göstermişler. Köprüyü denizden uzağa çekerek kenardaki yatağa oturtmuşlar. Bu yüzden temel dayanamayarak yıkılmıştır. Denizin kenarı hem sığ hem de sağlam olduğu için, köprüyü denizin tarafına kondurmak daha iyidir.”
Her zaman olduğu gibi Sinan’a güvenir Kanuni ve tabiri caizse kesenin ağzını açar.
Sinan bölgede civarında üç köprü yapar. İlk köprüyü şimdilerde Yakuplu semtindeki aynı adlı derenin üstüne Haramidere köprüsünü yapar. İkinci köprüsü de Silivri ilçesindeki yakın zamana kadar hizmet veren Silivri köprüsünü yapar. Üçüncüsü de bu Kanuni Sultan Süleyman Köprüsüdür.
Suyla arası iyi olan Mimar Sinan doğanın yapısını dikkatle inceleyerek köprünün 1566 da inşasına başlar. Tulumbalarla gölün sularını çektirir. Temeline dev kazıkları şahmerdanla çaktırır. 40 bin metreküp taş kullanır. Dev çivilerin üzerinde taşları demirle birleştirir, aralarına kurşun akıtır. Birleşim yerleri sudan zarar görmesin diye sel yaranlar denilen yapı detayını ekler. Böylece yüzyıllardır birçok depreme, sele, yüke dayanması hesaplanır.
Ustalığını gösterir Sinan 2 yıl 2 ay ve 22 günde bitirir.
635 metre uzunluğundaki bu köprü 28 kemereden oluşur. Bölümlerin inişli çıkışlı bir yapısı vardır. Bu Mimar Sinan için alışılagelmişin dışındadır çünkü kendisinin simetriye olan takıntısı bilinir. Bir ve ikinci bölümlerinde 7, üçüncü bölümünde 5 ve son bölümünde 9 göz vardır. Köprünün genişliği ise 7.17 metredir. Bu devasa eser 1567 yılındaki kayıtlarda 114.073.850 akçeye tutmuş. Şimdilerde kaç milyar TL yapar hesaplayamadım bir bilen yorumlarda yazarsa güzel olur ama çok olduğunu tahmin etmemiz hiç de zor değil.
Köprünün yapımında kullanılan mimari ve inşaat bilimi Mimar Sinan’ın en büyük sırları arasında gelmektedir. Mimar Sinan’ın dehasının en büyük örneklerindendir. Hatta sürekli Mimar Sinan diye hitap etsekte o çok iyi bir mühendistir. Deprem konusunda tedbir almış, jeoloji, zemin mekaniği konusuna hakim, akustik bilgisi vardır. Bentler, hamamlar yapmış, şehrin her yanına çeşmelerle su getirmiş. Camilerini toprağın ısısıyla ısıtmış. Mesela hidrolik konusunda olağanüstü bilgisi var. Adamı biz mimar kimliğine hapsetmişiz ama bence bu çok yanlış. O “Deha” olarak adlandırılmayı hakediyor.
Bu köprüdeki ince ayrıntılardan biri dinlenme yerleri yapması. Bunun bir örneğini Bosna’ daki Sokullu Mehmet Paşa köprüsünde görürüz. Drina köprüsü adıyla bilinen köprü hakkındaki yazımın linkine de buradan ulaşabilirsiniz.
Çocukluğumda üzerinden araçla geçildiğini hatırladığım köprü 1986-1989 yılları arasında restore edildi. Şu sıralar yine tadilatta olduğu için kapalı. Yine de yakınındaki çay bahçelerine gidip şehrin keşmekeşine bir mola vermek isterseniz etrafta görülecek çok şey var haberiniz olsun.
Gölde kıyısında ise kuşların üremeleri için koruma alanları var. Sürekli gözetim altında tutuluyormuş. Bu güzel bir şey tabii ama köprünün Trakya ayağındaki çimento fabrikası iğrenç görünüyor.
Neyse ki İstanbul tarafındaki ayağında Sinan’ın yaptığı diğer eserler var da içimiz açılıyor. Köprü girişinde turistik alan içerisinde Sokullu Mehmet Paşa Camii, Kurşunlu Han ve Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi yer alır.
Cami 1567 tarihlidir ve yekpare taştan oyularak yapılan minareden dünyada sadece iki tane bulunur. Minarenin şerefesi yok zaten nasıl olsun ki kendisi minnacık.
Minnak olsa da geometrik desenlerle süslenmiş olduğundan mı nedir göze çok hoş geliyor.
Günümüze sadece külahı değişerek gelmeyi başarmış minareden halen ezan okunuyor.
16’ncı yüzyılda konaklama yeri olan Kurşunlu Han olarak bilinen Büyükçekmece Kervansarayı eski ihtişamından uzak olsa da güzeldir. Adını inşa edildiği dönemde kurşunla kaplı olmasından ötürü alır.
Avrupa seferinden dönüşte askerlerin, Edirne yada Balkanlara ticaret için gidip gelenlerin şehre giriş çıkışta dinlenmesi için yapılmıştır.
Eserlerinde jeolojik yapıya uygun ve dahice yaptığı hamleler şaşırtıcıdır. Sinan’ın dehası ise burada da karşımıza çıkar. Köprünün başına bir Kervansaray yaparak uzak yoldan gelenleri soluklandırmayı hedefler.
Şimdilerde salt dış duvarları kalmış. Ahşap tavan, yan duvarlardaki ocaklar ve sarkan devekuşu yumurtalarıyla sizi yüzyıllar öncesine götürüyor. Öyle ki edebiyat derslerinden iyi hatırlayacağımız Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han duvarları” şiirinin ilham kaynağı burasıymış meğer. Sözlerini çok hatırlamasam da çok uzun bir şiir olduğunu net anımsıyorum.
Tabii ki buraya bir de çeşme lazım gelir. Klasik üslupla üç kanatlı olarak taştan yapılan ve halen kullanılmasıyla dikkat çekiyor.
Köprü yanında cami, kervansaray ve çeşme dışında ziyaretçiler için çok güzel parklar, mekanlar var. Bu yüzden göl ve deniz havasının birbirine karıştığı bu noktada keyifle vakit geçirilebilir.
Köprünün yüzyıllara dayanan ihtişamlı duruşunu izlemek için en güzel saatler günbatmı. Biz her gittiğimizde akşam üstü saatine denk getirmeye çalışırız. Yine böyle bir ziyaret günümüzde internette dolaşırken şaşırtıcı bir detay okudum.
Unutulmaması Gereken Bir Saldırı: Çanakkale Savaşı sırasında bir İngiliz denizaltısı Osmanlı lojistik hatlarına zarar vermek için köprüyü havaya uçurmayı planlamış. Karaya karaya adam çıkarmış. Ancak bu hain saldırı, kahraman askerlerimiz tarafından püskürtülmüş. Bu olay, köprünün sadece bir tarihi eser değil, aynı zamanda milli mücadelemizin de bir sembolü olduğunu gösteriyor.
8 Eylül 1915 tarihinde bölgede devriye gezen askerlerimize şükranlarımızla… Ruhları şad olsun her birinin…
Gelelim yine koca Sİnan’a. Adı Yusuf Sinanüddün olmasına rağmen ismini değişik şekillerde kullandığını biliyoruz. Bunlardan birini ise sıkça kullandığına rastlarız.
Yusuf bin Abdullah, Abdullah yani “Allah’ın kulu”. Büyükçekmece’deki köprüde ismi “Ameli Yusuf bin Abdullah” olarak yazılıdır. Eserlerine bilinen tek imzasını da bu köprü atmış. Buradaki imzada ise ismini “El- Fakir Sinan Ser Mimaran-ı Hassa” kazımış taşa. Fakat 60’lı yıllarda imza kitabesi sökülür. Orijinal ve tek imzanın nerede olduğu maalesef bilinmiyor. Çok yazık çok!
Anlatılana göre; adını taşa yonttuğu an Kanuni’ nin ölüm haberini aldığı an imiş.
Muhtemelen Kanuni’nin ölümüne en çok üzülen Sinan olsa gerek. Büyük hükümdar Zigetvar ve Belgrad’dan sonra İstanbul’da kılınan üçüncü cenaze namazından sonra gömülür.
Kanuni’nin ölümünden sonra köprü ve etrafındaki eserler, 1567’de, oğlu II. Selim döneminde tamamlanır.
Bu kadar anlattım ama Büyükçekmece nerede köprü nerede, nasıl gideriz derseniz şimdi tarif ediyorum.
Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü’ne toplu taşımayla gidiş en kolay yöntem.
İstanbul içinde zaman zaman kabusa dönse de metrobüs ile son durağa kadar gideceksiniz yani TÜYAP’ ta inilecek.
Tüyap durağından kalkan tüm araçlar, güzergahı neresi olursa olsun Büyükçekmece’den geçmektedir. Sürücülere köprüye gideceğinizi söyleyin yardımcı olurlar.
Bunlardan başka Yenibosna İETT Duraklarından kalkan 303 Silivri-Yenibosna, 448 MimarSinan-Yenibosna hattı kullanılabilir. 401 Çatalca-Yenibosna İETT otobüsleriyle Büyükçekmece durağında inilerek ulaşılabilir. Ayrıc minibüsler de gidiyor, merak etmeyin kime sorsanız söyler.
Özel araçla; İstanbul’u ana arteri E-5 üzerinden Silivri yönüne doğru gideceksiniz. Artık araçlarda herkesin navigasyonu var. Dolayısıyla kolay bulunur yine de harita da bırakıyorum. https://goo.gl/maps/BdeVruTcuoueJ3TR8
Sinan’ın dediği gibi samanyolunun yansıması bu köprüde gizli. Yolunuz Büyükçekmece’ye düşerse, Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü’nü görmeyi ve bu gizemli hikayenin bir parçası olmayı unutmayın.
Saygılarımla,
Not:
Mimar Sinan’ın izinde yazı serisi devam edecek. Yazılarımı takip etmek isterseniz siteme abone olunuz.
Yazımı kaynak belirterek paylaşabilirsiniz. İnstagramda da takip ederseniz ne güzel olur.
Bence anlattıklarımın üstüne bu video harika gelecek.
Kaynaklar:
Seyahatname III / EVLİYA ÇELEBİ
Işıkla yazılsın sonsuza adım / Mehmet CORAL
Mimar Sinan / Reha GÜNAY
Koca Sinan’ın Köprüleri / Orhan BOZKURT
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
4 Comments
Durduk yere Büyükçekmece planı yaptıracaksın bana :)
gerçekten çok güzel bir köprü
???? Güzel olmuş tebrikler
teşekkür ederim Salih