Sabah kahvaltısı yapmak için aşağıda toplandık. Bugün Kahire’de ikinci günümüz. Hepimizde bir gün öncesinden kalan yorgunluk vardı. Ama yine de bugünün planı Dashur denilen bölgedeki piramitlere gitmek.
Kahire’ de gezilecek yerleri yazamam gerekirse kısaca aşağıdaki gibi bir liste çıkar. Fazlası var azı yok !
Bunları detaylarıyla anlatma niyetinde değilim çünkü herkes zaten gittiğinde piramitlere gidecek, çarşıya yolu illa ki düşecek. Müze zaten olmazsa olmazınız ehh Nil’de bir geziyi hak ediyorsunuz değil mi? Bence kendi hikayenizi, kendi maceranızı yazacaksınız. O yüzden Mısır yazılarımda anılarımı yazmayı uygun gördüm. Yine de çizgimden ödün vermem ince detaylar, sizi şaşırtacak az bilinenleri de okuyacaksınız. O yüzden gelin okumaya başlayalım…
Kahire müzesi Mısır’ın antik dünyasının kalbi neredeyse… Eee hal böyle olunca görmeden olmaz. Plan yapılmıştı ama gruptan farklı istekler çıkınca ayrılma kararı aldık. Bir kısmımız şehri yani İslami Kahireyi gezmek, oralarda halka karışmak istiyordu. Bir kısmımız da piramitin içine girme niyetinde idi. Bu yüzden de onlar yollarına, biz yolumuza dedik ve ayrıldık. Buluşma saatini akşam üzeri 18.00 ve buluşma yerini de Al- Hasan camisi olarak belirledik.
Müzeye otelimize yakındı ama yürüme mesafesi de değildi. Taksiye bindik ama müzeye gitmek istiyoruz dediğimizi anlamayan ya da anlamıyorum ayağına miKahire turu attırmak isteyen taksiciye denk geldik. Biz biliyoruz düz git, sağ dön filan işte şu pembe bina diye tarif etmek zorunda kaldık. Mısır’ da birine yol sormak çok zor, taksiciler korkunç zor.
Taksiden indiğimiz noktada ise yanımıza gelen bir adam, nereye gidiyorsunuz bugün bayram müze kapalı, dedi. Tüh biz bunu nasıl atladık diye birbirimize baktık. O da bunu farkedince, en iyisi siz gelin benim dükkanımı gezin, dedi. Neyse ki hemen durumu anladık. Göz göre göre bizi kandırmaya çalışması o an bize tuhaf daha sonra da çok güleceğimiz bir anı oldu. Kapılıp gitmedik tabi ki zira müze tam karşımızdaydı ve girip çıkanları kendi gözümüzle görüyorduk. Koca turist otobüsleri yanaşıyor biz bakıyoruz yine de tüh tüh diyoruz. Ah şu Mısırlılar siz yok musunuz siz:)
Nihayet Kahire müzesinin içindeydik. Tabii bir çoğuna sadece bakıp geçiyorduk ama Tutankamun’un altın başlığı önünde heyacanlanmıştık. Daha sonra mumyaların içinde durduğu sandıklar, takılar, kullandıkları eşyaları, yatakları, sandalyeleri, kap kacakları derken müzeyi tamamladık. Büyük bir müze her eserin önünde durup incelemeye kalksak bir günde kesinlikle bitmez. Yazının bu kısmında özellikle belirtmeliyimki benim gittiğim müze daha sonra yenilendi. Muhteşem bir müzeydi daha da güze lolmuş diyorlar. Bu yenilemeyi Mısır yine beni çağırıyor olarak algılıyorum.
O eserler nasıl olmuştu da hiç bozulmadan kalmıştı diye düşündük. Kendimizce kum sayesinde, dedik. Evet rüzgar esip geçerken çölden kum getirmiş ve üzerlerini örtmüş ve sonuç yıpranmadan kalmışlar.
Hepimiz Kahire müzesini sevmiştik.
Kahire müzesi açılış saatleri ve ücreti
Her gün 9:00 – 17:00 Bilet ofisi açılış :8:30 – 16:00 Yetişkin: EGP 450 Öğrenci: EGP 230
Günün başında yaptığımız plan işliyordu. Belirlenen saatte Kahire müzesi gezisi sonlanmıştı. Atık iş bizi 120 km uzaktaki diğer piramit bölgesine götürecek taksiyi bulmaya kalmıştı. Çok ender rastlayabileceğiniz altı kişilik salon salomance taksiye attık kendimizi.
Kahire dışına çıktığımız fark etmemek mümkün değildi. Yol boyu küçük köylerden geçiyorduk. Kadınların kafalarının üstünde koca çuvalları taşımalarına şaşıyorduk. Eşek, deve, at bilumum hayvanlarla dolu pis sokakların arasında ilerliyorduk.
Kahire’den buraya 120 km gelmiştik. Nihayet karşımızda Kırmızı Piramit duruyordu.
İyi ama hiç kimseler yoktu. Ne turist otobüsü ne gişe vardır. Hatta ne gişesi canlı bir varlık bile yok gibiydi. Madem buraya kadar geldik içine girmemiz gerekliydi. O zaman hadi bakalım dedik bir gayret. Önümüzde bizi bekleyen dev bir piramit ve az 150 basamak vardı. Piramidin ortasına denk gelen bir yüksekliğe ulaşınca içine gireceğimiz kapıya (aslında deliğe demek daha doğru olur) ulaştık.
Kapıdaki görevli esrar çekmiş gibi bakan, garip bir ifadeyle kusura bakmayın ama yazacağım, salak salak gülüyordu. Elindeki banknotu gösterip para istiyor, sürekli no foto diyordu. Oralı olmamaya çalışıyoruz ama sürekli bir yandan arapça konuşuyordu. Biz de bu ara içerden çıkan iki kişiyi bekliyorduk. Gitmeden önce merdivenlerin dar odluğunu birisi çıkarken siz giremezsiniz detayını okumuştuk.
Nefes nefese kalmış turistlerden sonra biz de başladık inmeye. Fakat merdivenler çok dik ve çok dardı. Tavan ise eğilmiş olmamıza rağmen gittikçe alçalıyordu. Bu kısımda benim 1.55 mt olduğumu yani kısa boylu olduğumu not düşmeliyim. Tahta merdivenler bir yandan sallanıyor bir yandan bizim başımız dönüyordu. Işıklandırma da zayıflamaya başlamaz mı? Ama yolu yarılamıştık ve bundan sonra geri dönemezdik. Bizi neyin beklediğini çok merak etmiştik doğrusu.
Dünyanın bilinen ilk yumuşak kenarlı piramidindeydik. Üstündeki onca taşı taşıyan bir küçük odanın tavanındaki gizem. Bu basamak sisteminin başka bir örneğine henüz rastlanmamış. Zaten onu giemli kılan da bu mühendislik harikası! İçinde bulunduğumuz odanın tavanın oluşturan basamaklar sistemi şaşırtıcı. Nihayet piramidin içindeydik ve bu ilk odaydı.
İnsan bütün o taşların altında olduğunu düşünmeye başladığı ana olanlar oluyor. Hafif bir baş dönmesi, ter basması kaçınılmaz. Bu taşların birbirini taşıması arkeologların halen içinden çıkamadığı bir sistem imiş.
Bu odadan sonra merdivenler ile ikinci bir odaya, oradan kısa bir yol ve üçüncü odaya geçtik.
Son odacıkta bizde film koptu. Çünkü içerideki oksijen iyice azalmış nefes almakta zorlanmaya başlamıştık. Tek düşüncemiz ordan bir an önce çıkmak olmuştu. Bizden başka kimsenin olmadığı fark ettik ama umursamadan fotoğraf çekmeye devam ettik. Fakat çok fazla dayanamadık, azalan oksijenin verdiği bitkinlik başlamıştı. Sırtımızdaki çantaların ağırlığı da eklenince merdivenleri çıkmak ölümdü.
Birinin içeri girişi gösterdiği videosunu bulup linki koydum. Fikir vermesi açısından izlenebilir. şurada
Açılış- kapanış : 09.00 – 16.00 arasında Yetişkin: EGP 150/ Öğrenci: EGP 75
Adres : hangi taksicise sorsanız götürür. Şehirde buraya günü birlik giden turlar da var. Ama yine de size haritada tam lokasyon bırakıyorum dostlarım!
Orada yeni bir şey görmüştük TuKTuK: Bu bir çeşit taksi ama bisiklet gibi. En ucuz ulaşım aracı fakat Kahire içinde birkaç yıl önce yasaklanmış. Şimdiler de şehirde otobüs, minibüs, tramvay ve metro var. Turistlere çok ucuz geldiği için taksi kullanılıyor, yerli halk pek binemiyor. Maddi açıdan halkın zor durumda olduğu çok açık. Örneğin yeni araba görmek pek mümkün değil .
Yemek yemek için Han- el Halil çarşısında bir yere gittik. Bizdeki Kapalı Çarşının bir benzeri burası. Gezdik bir güzel hatta bir dükkanda Türk lirası ile alışveriş yaptık. Yine eller kollar doldu anlayacağınız yine kandırdılar ya da biz kapılmıştık. Sıkı pazarlık yapmış olduğumuzu düşünerek acayip mutluyduk. Türlü hediyelikler, hatıra olacak objeler aldık. Çarşının içinde yürümek zordu çünkü nasıl oluyorsa tüm esnaf Türk olduğumuzu anlıyor ‘’ Hasan Şaş, yavaş yavaş ‘’ diye sesleniyordu. Bu durum öyle sıkıcı bir hal alıyor ki Türk olduğunuzu saklamak zorunda kalıyorsunuz.
Çarşı içinde en sevdiğim yer El Fishawy denilen kafe oldu. Dekoru ve yiyecek içecekler süperdi. Yirmidört saat hizmet veren bu mekan 200 yaşını geçmiş. Gideceklerin mutlaka ama mutlaka uğramasını salık veririm.
Otele mi dönsek, yürüsek mi derken yolumuzun üstündeki kahvehanede oturup çay içmeye karar verdik. Başta korkunç bir yer gibi geldi ama sonra orada birkaç saat oturduk. Her köşesinde yaşlı genç herkeste nargile vardı. Uzaktan bile pis olduğu görülen bir çay ocağı, ahşap süslemeli iskemleler, bakır tepsiler… Kahire nargile içenler için cennet. Çay içeceksiniz şayet aman ha lipton var mı diye sorun. Yoksa size pis bir bardakta, hiç süzgeçten geçirmeden, çok şekerli, içine nane yaprağı atılmış bir çay getirirler mazallah. İşte böyle bir kahvehaneye girdik siparişler verildi. Gerçi bardakları gidip kendimiz yıkamasaydık çay da içmezdik ya neyseee.
Derken yan masadaki Kahirelilerin oyununa merak sardık, domino ! Bu oyunun nasıl oynandığının tarifinden sonra küçük bir turnuva yaptık. Kazanana domino takımı almak kaydıyla. Gece keyifli geçiyordu. Bu arada internetten tanıştığımız birkaç kız ile buluşuldu, sanırım kalabalık bir grup beklemiyorlardı ki dersimiz var geç oldu diyerek kaçtılar. Zaten biz de epey yorulmuştuk oturunca daha bir hissediliyordu. Ama bir güne de çok şey sığdırmıştık.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Dİğer yazılarım da hoşunuza gidebilir
Mısır’ a yolculuk fikri ve gidiş kararımız
Mısır’da ilk günümüz
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
1 Comment
ve ondan sonra firevunun laneti hala bacaklarım sızlıyor