Dostoyevski’nin eserlerinin geçtiği yerleri keşfetmek ve yazarın izinde yürümek için St. Petersburg’dan daha iyi bir yer olamaz. Bu yazımda, Dostoyevski’nin hayatı ve eserleri ile bağlantılı şehrin önemli noktalarını keşfedecek ve edebi bir yolculuğa çıkacaksınız. Önce St.Petersburg’ tan bahsedelim istiyorum. Netice de o Suç ve Ceza’ da , Beyaz Geceler’ de bu şehrin sokaklarını betimlemişti.
Sadece 300 yıl önce bataklık zemin üstüne büyük Petro namı diğer deli Petro tarafından kurulmuş.
Turistler için mükemmel bir şehir. Yapılacak görülecek çok şey var. Örneğin Neva Nehri üzerinde tekne turları yaparak şehrin panoramik manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Hermitage Müzesi’nde dünyanın en geniş sanat koleksiyonlarından birini keşfedebilirsiniz. Rus çarlarının mezarlarını ziyaret edebilir, Kazan Katedrali’nin renkli kubbesine hayran kalabilirsiniz. Hatta St. Isaac Katedrali’nin kubbesine çıkarak şehrin muhteşem manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Peterhof sarayına gidebilir sadece metrosunda bile bir gün geçirebilirsiniz. Kütüphaneler, bale ve tiyatrolar sizi kendine zaten çekecektir.
St. Petersburg’u ziyaret etmek için en ideal zaman ise ilkbahar (Nisan-Mayıs) veya sonbahar (Eylül-Ekim) aylarıdır. Bu aylarda hava sıcaklığı ılık ve güneşlidir. Yaz aylarında ise şehirde beyaz geceler yaşanır. Beyaz geceler, gecenin her saatinde güneş ışığının görülebildiği bir doğa olayıdır. Ben de tam da bu dönemde gittim. Gece olmak bilmedi ve bu büyük bir şanstı çünkü devasa bir şehri doyasıya gezme şansım oldu. Yoruldum elbet ama olacak o kadar.
St. Petersburg, tarihi, kültürü ve doğal güzellikleri ile her yıl milyonlarca turisti kendine çeken bir şehirdir. Haa siz de benim gibi edebiyat özellikle Rus edebiyatı sevenlerdenseniz mutlaka gideceğiniz yer burası.
St. Petersburg’un kalbinde, Dostoyevski’nin son dört yılını geçirdiği ev, adeta bir edebiyat mabedi gibi yükseliyor. Hermitage Müzesi kadar ilgi gören bu müze, sadece bir evden çok daha fazlasını temsil ediyor. Dostoyevski’nin muazzam edebi başarısı, bu evde adeta yankılanıyor.Müzeyi ziyaret ederek Dostoyevski’nin yaşamına ve eserlerine dair bilgiler edinebilir, yazarın çalışma odasını ve kişisel eşyalarını görebilirsiniz. Aşağıda bir başka başlık altında detaylarını bulacaksınız.
Önce yazarımızı biraz daha yakından tanıyalım.
Kadere inanır mısınız? Şansa? Adına ne derseniz Fyodor Mihailoviç Dostoyevski’nin başına gelen çok şaşırtıcı bir an var ki hayatının dönüm noktası. Soğuk bir Aralık günü kurşuna dizilmek için bekleyen mahkumlardan biriydi. Son dakikada gelen af ona hayatı bahşetti, bize de onun eserlerini.
Affedildikten sonra Sibirya’nın dondurucu soğuğunda, 4 yıl kürek cezasına ve 6 yıl da er rütbesiyle seferî orduda hizmete mahkûm edildi. Sürgün yılları boyunca insan ruhunun en karanlık köşelerini bakma ve acıyı derinlemesine anlama fırsatı buldu. Bu deneyimler, onu Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler ve Ecinniler gibi ölümsüz eserlerini yaratmaya yönlendirdi.
Sibirya’dan döndükten sonra Dostoyevski, St. Petersburg’a yerleşti ve edebi dehasını dünyaya sunmaya başladı. Romanlarında, şehrin sokaklarını ve insanlarını tasvir ederek St. Petersburg’u adeta bir karaktere dönüştürdü. Suç ve Ceza romanının kahramanı Raskolnikov’un ayak izlerini takip ederek şehrin karanlık ve yoksul semtlerini keşfedebilirsiniz. Dostoyevski’nin zihninin labirentlerine girebilirsiniz.
Raskolnikov Rus ve dünya edebiyatının en tanınmış karakterlerinden biridir. Şehirde gezer, birahanelere girer, meydanda dedikoduları dinler, karakolda ifade verir. Dolayısıyla şehirle içiçedir.
Küçük bir odanın bile parasını ödemekte güçlük çeken bir öğrencidir. Bir gün ev sahibi olan yaşlı bir kadını öldürür. Ancak daha sonra suçu onu akıl sağlığını kaybetmesine sürükler.
Şimdi dilerseniz Raskolnikovla beraber romanın içinde yürüyelim
İlk durak romanın geçtiği dönemde Hay Market Meydanı şimdi Sennaya Meydanındayız. Romanda burası kumarhaneler, meyhaneler ve genelevlerle dolu halde anlatılır.
Meydan ve sonra araştırmacıların belirlediği ve haritada da göreceğiniz bina ve köprüler gezilebilir. Elbette sonunda Dostoyevski’ nin yaşadığı eve de gideceksiniz. Haydi başlayalım o zaman.
Kitapta Raskolnikov meydana nefret dolu, küçümseyen gözlerle etrafına bakar ve o özel Petersburg kokusundan bahseder.
Raskolnikov’u bu meydanda cinayet planını oluştururken görürüz. Aynı zamanda burası Raskolnikov’ un suçunu itiraf etmeye karar verdiği yerdir.
Bu meydana nasıl gideceksiniz?
Turuncu hattın son durağı olan Spasskaya’ya metroyla gidilebilir. Sennaya Ploshchad’a , yani Hay Pazar Meydanı’na giden çıkış tabelalarını takip etmeniz yeterli. Böylece Suç ve Ceza’nın merkezine çıkmış olursunuz. (haritada 1 numara)
Sennaya Meydanı, St Petersburg, Rusya
Romanın tüm kahramanları Senneya meydanından sonra yürürlerdi. Bizim de İkinci durağımız Kokushkin Köprüsü (Haritada 2 numara)
Burada Griboyedov Kanalı setinin sol tarafında bugün Sonechka Marmeladova ve Raskolnikov’un evlerinin bulunduğu “Dostoyevski Mahallesi” var.
Cinayetin yaşandığı Raskolnikov evinin ise
19 Grazhdanskaya Cad. ve 5 Stolyarny Pereulok’ un köşesinde yer aldığı düşünülüyor. (haritada 3 numara) Dışarıdan bakmakla yetineceksiniz, üzgünüm.
Raskolnikov Evi, Grazhdanskaya ul., 19, St Petersburg, Rusya, 190031
Romanda Raskolnikov, Stolyarny Yolu boyunca yaşlı tefecinin evine doğru yürür. Tüccar Ivan Alonkin’in apartmanı olan Dostoyevski’nin 1864-1867’de yaşadığı binanın yanından geçer.(Haritada 4 numara)
Daha sonra Rodion Raskolnikov, Yusupovsky Bahçesi boyunca Sadovaya Caddesi boyunca yaşlı kadın tefecinin yaşadığı eve doğru yürüdü. (haritada 5 numara)
“Gitmesi uzun sürmedi; Hatta evinin kapısından kaç adım uzakta olduğunu bile biliyordu: Tam olarak yedi yüz otuz. Bir keresinde gerçekten hayal kurarken onları saydı.
Suç ve Ceza
<…>
Kalbi sıkışarak ve gergin bir titremeyle, bir duvarı hendeğe, diğeri sokağa bakan devasa bir eve yaklaştı. Bu evin tamamı küçük dairelerden oluşuyordu ve her türden sanayicinin yaşadığı bir yerdi: terziler, tamirciler, aşçılar, çeşitli Almanlar, kendi başına yaşayan kızlar, astsubaylar vb.
Şimdi yine bir köprüdeyiz. Raskolnikov Voznesensky Köprüsü’nde birden fazla kez düşünmeye daldı. Burjuva Afrosinyushka, burada kendisini Griboyedov Kanalı’na attı ve Katerina Marmeladova, çocuklarını sadaka için şarkı söyleyip dans etmeye zorladı. (haritada 6 numara)
Kitabın içinde ilerlemeye devam edelim. Griboyedov Kanalı’nın sol kıyısı boyunca Voznesensky Köprüsü’nden hareket ederek Sonya Marmeladova’nın evine yaklaşıyoruz. (Haritada 7 numara)
Raskolnikov’un daire sahibine olan borcunun ödenmemesi nedeniyle çağrıldığı üç aylık denetçinin ofisi buradaydı. Neredeyse hemen sonra da cinayeti işledi.
Romanın sonunda Raskolnikov itirafta bulunmak için aynı ofise gelecektir.(haritada 8 numara )
Sevgili okuyucu romanla olan yolculuğumuz burada bitti. Peki bu büyük yazarı ne kadar tanıyoruz diye sorsam? İlahi sen de tabii ki tanıyoruz dediğinizi duyar gibiyim. O zaman gelin bir de benden dinleyin.
Romanlarında fakir insanların hayatlarından bahseder. Bu yüzden onun da alt tabakadan geldiği sanılır.
Aslında hiç de öyle değildir. Tamam bir Tolstoy gibi soylu değil ama yüz kölesi olan cerrah bir babanın oğlu. Fakat çocukluğu hem sarhoş, hem cimri, hem de zalim bir baba ve hasta bir anne ile geçmiş. Babası, annesiyle kız kardeşine de kötü davranırmış.
Babası çok zalim bir adammış ve ölümü de trajik olmuş. Köleleri ayaklanıp bir köşede babasını yakalayıp bağlamışlar. Hayalarını taş ve tekmelerle paramparça etmişler. Bu vahşi ölüm biçimi, Dostoyevski’ nin o meşhur sara nöbetlerini tetiklemeye başlamış. Bir anda sesi kısılmış ve artık insanları tedirgin eden çok hafif perdeden bir sesle konuşmaya başlamış. Basurlarının verdiği acılar da o günlerde başlamış ve ömür boyu devam etmiş.
Romanlarındaki karışık duygular, sorgulamalar, pişmanlıklar, merhamet ve şiddetli iç hesaplaşmaları görürüz. Bunu zor bir çocukluk, asi gençlik, sürgün hayatına bağlamak hiç de yanlış olmaz.
Elbette tüm hayatını acı içinde yaşamamış. Büyük yazarın aşkları da hayatında önemli bir yer tutuyor.
Sibirya’da sürgündeyken tek dostu abisinin yolladığı kitaplar iken ilk evliliğini o küçük kasabada tanıştığı dul bir kadınla yapmış. Karısı vereme yakalanınca tedavi masraflarıyla baş edemeyip kumara yönelmiş. Fakat karısının, arkasından abisinin ölümü ona Yeraltından Notlar (1864) kitabını yazdırmış. Her musibette bir hayır vardır demek :)
Karısının ölümünden sonra tanıştıp evlendiği Polina onu kumarla da tanıştıran kişi. Sık sık Avrupa’ya kumar borçlarından kaçmak ve yeni rulet masalarına katılmak için gider olmuşlar.
Yazar Kumarbaz romanında direkt bu kadından bahsedermiş meğer. Hatta Polina Suslova, Suç ve Ceza romanında “Dunya” olarak, Budala’da Nastasya Filipovna, Karamazov Kardeşler’ de ise Katrin Ivonava karakterinin ta kendisiymiş.
Bu evliliği esnasında Suç ve Ceza’ yı yazmaya da başlamış. Polina Suslov isimli kadın nedense bir anda ilişkiyi bitirmiş. Nedenini araştırdım ama bulamadım belli ki kimse bilmiyor. Adamın hayatını mahvetmiş ve çekmiş gitmiş anlayacağınız. Diğer yandan bütün bunları yaşamasaydı belki de Dostoyevski de bu eserleri çıkaramazdı, bilemeyiz.
Neyse efendimm yazarımız St.Petersburg’a dönmüş. O meşhur dev eser “Suç ve Ceza” o zamanlar dergide parça parça yayınlanıyormuş. Nihayetinde para getiriyormuş ama kumar borçlarına ancak yetiyormuş. Yayınevi ” yeni bir şeyler yaz, bu çok tutulmadı” demiş. Suç ve Ceza için tutmadı demiş buraya dikkat!
Yeni bir eser için yayıneviyle anlaşan yazar her fırsatta kumar oynayamaya da devam etmiş.
Yayınevlerinden eserleri için parayı peşin alırmış. Dostoyevki orda burda takılırken bir bakmış ki yayınlanma süresine sadece 29 gün kalmış. Hemen işe koyulmuş ve “Kumarbaz” romanını sadece 29 günde yazmış. Allahtan bu sırada işe aldığı steno sekreter Anna hayatına girmiş.
Sadece 20 yaşında olan Anna bir anda hayatının aşkısı, canikosu ve sağ kolu olmuş.
İkisi kız, dört çocukları olmuş. Luibov ve Fyodor haricinde diğer ikisi ölmüş.
Kızı Sonechka (Suç ve Ceza daki Sonya ‘nın adını kızına vermiş) üç aylıkken ölmüş.
Oğlu Alyosha da üç yaşındayken ölmüş. Hatta Karamozov Kardeşler’ de oğlunu kaybeden Snegirev’ in acısı, bizzat kendi yaşadığı evlat acısıdır. Bu çok üzücü doğrusu…
Bu arada maddi sorunlar yaşamaya devam etmişler. Buna rağmen Dostoyevski’ nin ölümüne kadar mutlu bir şekilde yaşamışlar. O kadar ki kadın üstadın evlilik yüzüğünü kumarda rehin bırakmasını bile sorun etmemiş. Parasını ödeyip yüzüğü kurtarmış. Çok sevmiş demek, helal olsun ne diyelim.
Ben ettim ve araştırdım. Yazarın torunu Aleksey Dostoyevski, Petersburg’ta yaşıyor. Hem de bir vatman yani şehre gittiğinizde tramvaylardan birinde onunla yolculuk edebilirsiniz. Üniversite mezunu olmasına rağmen hem vatman hem de aynı zamanda kendi kurduğu rock grubunda bas gitar çalıyormuş. Siz büyükbabanız gibi neden yazmıyorsunuz sorusuna ise “ Yazar olmak için yetenek ve tutku gerekir. Bende yetenek yok hem olsa bile F.M.Dostoyevski’ den sonra ne yazılabilir ki, diye cevaplamış.
Henüz izlemedim vatman torunun hayatını film yapmışlar. Meraklısı için adını şuraya bırakalım ” A Descendant Of A Genius “
Yazarın torununun oğlu Dmitri Dostoyevski Moskova’da yaşıyor.
Onun hakkındaki bilgiye haber sitelerinde denk geldim. Olay şöyle anlatılıyordu; 2005’de Rusya’da spor loto biletlerinin üzerine Dostoyevski’ nin resmi basılmış. Kendisi bunun izinsiz yapıldığını öne sürerek dava açmış. F. Dostoyevski’nin uzun yıllar kumar alışkanlığından kurtulmaya çalıştığını hatırlatan torun, ünlü yazarın resminin biletlere basılmasının “aşağılayıcı” bir yönü olduğunu işaret etmek istemiş.
Yazar Dostoyevski’nin kendisi de romanında anlattığı sefil bölgeye yakın yaşamış.
Bu müze ev Dostoyevski’nin St. Petersburg’daki son dairesi. Tam köşe başında zaten yaşadığı evler hep köşe başında olurmuş. Evinin penceresinden sokakları rahatlıkla gözlemlermiş. Bir de yaşadığı bütün evlerden illa bir kiliseyi görmek istermiş.
Dostoyevski, bu evde Karamazov Kardeşleri tamamlamış. Adresi şöyle;
Dostoyevski Müzesi, Kuznechnyy per., 5/2, Sankt-Peterburg,
Rusya, 191002 ,
Dostoyevski’nin evinde kimi eşyalar örneğin; şapka, yazı takımı, sigara tabakası, romanların müsveddeleri, mektuplar ve fotoğraflar orijinal.
Evdeki mobilyalar yazarın kendi eşyaları değil. Döneme göre dekore edilenlerden.
Diğer tutkusu ise sigaraymış hatta biri bitmeden diğerini yakarmış. İçtiği son sigaraların izmaritleri burada sergileniyor. Hatta sigara paketinin üzerinde kızının el yazısı ile “28 Ocak 1881, babam bugün öldü” yazıyor.
El yazısı demişken; yazarın çok değişik bir yazı stili varmış. Halen çeşitli üniversitelerde bilim insanları notların yanına çizdiği eskizlerin üzerinde çalışıyorlarmış.
Halen araştırılan diğer konu ise gerçekten epilepsi hastası olup olmadığı. Çünkü nöbetleri tam zamanında tutuyormuş. Mesala kumar borcu için kapısına biri dayanınca. Tehlike geçince bir anda normale dönüyormuş. Freud ve niceleri bu konu hakkında yıllar süren araştırmalar yapmış.
İşin gerçeğini Anna’nın yazdığı günlük özelliğindeki kitabında görebilirsiniz. Kitabın adı Hatırat, 2004’te Fransızcadan bir çevirisi yapılarak yayınlanmıştır. (Remzi Kitabevi, Fr.dan çeviren M. Tahsin Yalım)
28 Ocak 1881’de öldüğünde Rusya görülmemiş bir cenaze töreni düzenlemiş. Üniversite öğrencileri yazarın kürek mahkumu edildiği günlere atıfla ayaklarını zincirleyerek gelmişler.
Ölür ölmez yüzünün kalıbı çıkarılmış ve mezar taşındaki büst buna göre yapılmış. Mezarı ise Tikhvin Mezarlığı St.Petersburg’dadır. Çaykovksi’ nin de mezarı burada.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Aşağıdaki yazarın hayatı anlatan dizideki Kumarbaz kitabını yazım sürecini size hediye ediyorum.
Yazıyı yazarken faydalandığım kitaplar
Diğer yazarlar ile ilgili yazılarımın linkleri aşağıdadır
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
7 Comments
Aşağıdaki viedeodan yazarın hayatı anlatan diziden bir kesidi, Kumarbaz kitabını yazım sürecini anlatan kısmı izleyebilirsiniz. böyle bir biyografi filmi mi var ya da benzeri bişey
evet varmış, diziymiş Rus televizyonlarında gösterilmiş. Fakat bir türlü bulamadım.Keşke bulsakta izlesek.
Dünya edebiyatının en ilginç ve kaydedeğer yazarlarından birisinin izini yaşadığı şehirde sürmüşsünüz. Zevk alarak okudum. Kaleminize sağlık.
Çocuklara gençlere böyle hikaye gibi anlatılsa tarih daha başarılı olunurdu, severek okuyorum yazılarını…
Aynı fikirdeyim :) bende aynı düşünce ile biraz renk katarak anlatmak istiyourm. Beğendiyseniz ne mutlu bana .Teşekkür ederim .
Çok ilginçtir Anton Çehov’da aynı şekilde sibirya sürgününü Exile adlı eserinde kullanmış. Bildiğim kadarıyla yenisey ya da orhun yazıtlarıda sibiryaya sürülen bir subayın canı sıkılınca o civara ot toplamaya gitmiş tedadüfen taşları keşfetmişler. Yani kara kuru sibirya herkese ilham olmuş:)
İlginç gerçekten :) Sibirya da alan bol can sıkıntısından , soğuktan …