Petra, Yunancadan gelen bir isim taş anlamında. Fakat yüzlerce yıldır keşfedilmemiş olduğu için “Kayıp Şehir” ve gül rengi kum taşı oymaları nedeniyle “Gül Şehri” de denir.
Petra rehberi yazısıyla bu şehri gezmek isteyenlerin kafasındaki karışıklıkları ve stresi ortadan kaldırmak istiyorum. Kendim de bu süreçten geçtim ve o yüzden bu yazıyı itina göstererek hazırladım. Umarım bir şekilde ihtiyacı olanlara ulaşır.
İlk önce şehrin ilk sahipleri Nebatileri anlatarak yazıya başlayayım. Sonra Petra’yı gezmenin ipuçlarını, maliyetini, ulaşım, kalacak yer gibi seyahat bilgilerine geçeriz. Hazırsanız başlayalım.
Diyelim ki Küçük Petra’yı gezdiniz bitti hemen kapısında 4×4 araçları göreceksiniz az bir pazarlıkla Al Deir yani Manastır’a gideceğinizi söyleyin. Onlar duruma vakıf olduğundan sizi çölün ortasında bir yerde bırakacaklar. Sizin de maceranız o dakika başlayacak. Size rehberlik edeyim diyecekler elbette para isteyecekler. Ama ne yapacaksınız Ürdün’de olduğunuzu unutmayacaksınız. Yok istemez yolu bulurum sen bir tarif et, diyeceksiniz. O da eliyle işte ilerde bir ot öbeği var gördün mü, develer var hani işte onu geçince tırmanmaya başla, diyecek. Can kulağıyla dinlediyseniz tabana kuvvet ve Allaha emanet yürümeye başlayın. Önerim; tek başınıza gitmeyiniz!
Orta Doğu’daki en güçlü Hristiyanlık ve İslam öncesi kabilelerden biri olan NEBATİLER ( Nabataeans ) hakkında çok az şey biliniyor. Ancak kesin olan bir şey var ki, Nebatiler zorlu çöl ortamını kendi lehlerine kullanmada son derece başarılıydılar.
Bir grup bilim insanının ortak düşüncesine göre Hz. Salih Peygamber’in yaşadığı yer olarak biliniyor. İslami bilgilere göre Semud Kavminin burada yaşadığı düşünülüyor.
Nebatilerin, ticaret kervanlarına baskınlar düzenlediği daha sonra yollar üzerinde koruma sağlayıp vergi toplamaya başladıkları düşünülüyor.
Her geçen gün topladıkları vergiler sayesinde MÖ 2. yüzyılda Orta Doğu’da zengin bir devlet yarattılar. Yerleştikçe, kültürlerinin göçebe yönleri tarıma, inşaata, mühendislik çalışmalarına doğru evrildi.
Nebatilerin yükselişi diğer dönemdaşlarının da ilgisini çekti. Orta Doğu’da kendi imparatorluklarının sınırlarını belirleyen Romalılar sonunda Petra’nın kontrolünü ele geçirecekti. Başkentin nüfusu yaklaşık 30.000’e çıktığı düşünülüyor.
Böylesine büyüyen şehir bir gün geliyor gerilemeye ve bitiş noktasına geliyor. Bu iki nedene dayandırılıyor.
1) MS 363’te şehrin neredeyse yarısını yıktığı düşünülen büyük bir depreme
2) Deniz ticaretindeki artış, kara kervan yollarının karlılığını ve kullanımını azaltmasına
Yıllar yılları kovalıyor ve yeni çağa geliyoruz.
Bir şekilde, Petra dünya tarafından unutulmuş, sessizce doğaya ve göçebe topluluklara terk edilmişti. Arapçayı akıcı bir şekilde konuşan, İslam’a geçmiş ve hac yolculuğundaki genç İsviçreli bir maceracı her şeyi değiştirdi. Johann Ludwig Burckhardt, 1812’de yolculuğu sırasında dar bir vadide antik kalıntılar olduğuna dair söylentiler duydu. Şeyh İbrahim İbn Abdullah kimliğiyle bir rehber eşliğinde Petra’ya ayak basan ilk batılı gezgin olarak tarihe geçti.
Onun yazıları, 20. yüzyılın başlarında ilk akademisyenlerin ve arkeologların gelişine yol açtı. Uzun yıllar sonra da Petra, 1985’te Unesco Dünya Miras Alanı ilan edildi.
Orta Doğu’nun bitmek bilmeyen karışıklıkları yüzünden insanlar ziyarete gelmeye çekiniyordu. Fakat gariptir ki asıl ününü 1989’da Indiana Jones filminin burada çevrilmesiyle yaptı. 1994’de imzalanan İsrail Ürdün barış anlaşmasıyla Petra’ya gelen ziyaretçi sayısı bundan sonraki tek bir yılda iki katından fazla arttı ve şimdi yılda milyonları aşıyor.
Ürdün ve dünya için harika bir olay olmasının yanısıra bambaşka bir sorun da peşi sıra gelmiş. Ürdün hükümeti, vadinin yerlisi Bdoul kabilesinin ailelerini Petra’dan çıkarıp yakındaki yeni inşa edilmiş bir köye zorla yerleştirmeye başlamış. Mağaralardan betona geçiş bazıları tarafından memnuniyetle karşılanmış. Bir kısmı da buna direnmiş ve şimdilerde 20 kadar ailenin Petra’da mağaralarda yaşadığı biliniyor. Bdoul kabilesi, hediyelik eşya satan ve içeride çalışan insanların çoğunluğunu oluşturuyor. Yani bizim para verip girdiğimiz bu bölgenin içinde yaşıyorlar.
Genellikle, El Hazine’nin fotoğrafını görürsünüz. Ancak, Petra’da (Al khaznah) Hazine’den çok daha fazlası vardır. Petra, 264 kilometrekarelik bir alan yani yaklaşık 50.000 futbol sahası büyüklüğünde devasa bir şehirdir.
Bu muhteşem şehri gezmenin ipuçlarını aşağıdaki başlıklar altında sıraladım.
Nisan ayının en kalabalık olduğu ay deniyor. Yılda yaklaşık 1,5 milyon ziyaretçi alan ve günde ortalama 4.000 ziyaretçiden bahsediliyor.
Bence kalabalıktan ziyade ziyaretinizi şekillendirecek ana faktör sıcaklık.
Düşük sezon elbette Haziran’dan Ağustos’a kadar olan ve sıcaklığın 40°C den fazla olduğu yaz aylarını kapsar. Gezmesi zor olur ama yine de size kalmış ben bunu asla yapamazdım.
Aralık-Şubat ayları arasındaki kış aylarında da Petra’da yağmur ihtimalinin önemli ölçüde artması söz konusu. Kapalı gökyüzü, soğuk sabahlar, soğuk akşamlar nedeniyle çok daha az turist olur. Biz Aralık ayında gittik ama hava güzeldi ve bize çok farklı bir estetik ve deneyim sundu.
Petra’nın giriş/çıkış noktası Wadi Musa’dır ve en azından bir gece orada geçirmeniz kaçınılmaz.
Arabayla Wadi Musa’ya seyahat süreleri ise şöyle: Amman (3,5 saat), Ölü Deniz (3 saat), Wadi Rum Vadisi (2 saat), Akabe (2 saat).
Kiralık bir aracınız varsa yukarıdaki yerlerden herhangi birinden Petra’ya gidebilirsiniz. Ürdün’e giden turistlerin çoğu araba kiralıyor ve memnunlar.
Vadi Musa’ya benim gibi bağımsız seyahat ediyorsanız da hiç sıkıntı yok. Amman ve Akabe’den günlük seferleri olan JETT otobüs firması bulunmaktadır.
Aralık ayı ve hafta içi güne denk getirdiğimizden çok kalabalık değildi. Oyalanarak ve yavaşça dolaştık, Siq’in ( uzun koridor ) sınırları içinde bolca zaman geçirdik, mezarları ve mağaraları inceledik. Böylece, Petra’nın kaçırılmaması gereken yerlerinin çoğunun tadını telaşsız bir tempoda çıkarma fırsatımız oldu.
Bizim gezimiz şu şekilde oldu; otele varış saatimiz 12.00 idi. Otelimizden yürüyerek gittiğimiz Petra’nın kapısından giriş yapma saatimiz ise 13.05 idi. Tüm gün yürüdük ve ancak yarısını görebildik. Ertesi sabah bu kez Little Petra denilen yere gittik. Yine tüm gün yürüdük ve aynı akşam Petra By Night yani Petra’da gece etkinliğine katıldık.
Dolayısıyla Petra’da geçirilecek mükemmel zaman miktarı iki gündür öğüdünü dinledik. Şayet gece Petra’yı gezmek istiyorsanız gezi planınızı ona göre yapınız. Gece Petra gezisi detayına aşağıda geleceğim.
Ziyaret için en iyi saatler El Hazne’yi kendinize ait kılmak için, kapanış saatinden yaklaşık 30 dakika öncesine kadar oralarda takılın.
Bilmekte fayda var: Vadi su baskınına maruz kalma riski taşıdığından yağmurlu günlerden kaçının! ( youtube ta sel videolarını görebilirsiniz )
Şayet Ürdün genelinde birçok müzeye girme niyetiniz varsa o zaman Jordan Pass bileti online alabilirsiniz. Petra’ya 2 günlük girişi ve Ürdün’deki 40 diğer büyük cazibe merkezini içeren bu bilet 75 JOD’dur yani 105 USD.
Petra biletinizi ayrıca Ziyaretçi Merkezi bilet ofisinden nakit veya kartla satın alabilirsiniz, ancak uzun kuyruklar olabileceğini unutmayın. Ayrıca kart ödemeleri için %2 ücret var bilginiz olsun!
Petra biletinizi online olarak resmi JordanPass web sitesi dışında herhangi bir yerden satın almanın şu anda mümkün olmadığını unutmayın.
Bilete Petra By Night dahil mi?
Hayır, Petra biletinize dahil değildir; başka bilet gerektiren bir etkinliktir. Petra By Night için, ziyaretçi merkezindeki kiosktan veya aynı fiyata Wadi Musa’daki çeşitli otellerden 17 JD ( 25 USD ) karşılığında ayrı biletler satın almanız gerekir.
Özetle; Petra giriş bilet + gece gösterisi toplamı için 92 JD ( 130 USD ) ye mal olmuş oldu. (Aralık 2023)
Bilmekte fayda var : Biz Jordanpass sitesinden ve iki günlük bilet aldık. Aslında Ürdün’e sadece Petra ve Wadi Rum çölü için gitmiştik ve hesabımızı buna göre yapmalıydık. Wadi Rum girişi de 7 USD imiş ama bize soran bile olmadı doğrusu. Yani boşuna 27 USD para vermiş olduk. Biz ettik siz etmeyin diye yazıyorum.
Petra’nın içinde konaklama imkânı yok bu yüzden geceleme hemen yanıbaşındaki Wadi Musa denilen küçük kasabada oluyor. Wadi Musa’da lüks otellerden orta seviye otellere geniş bir yelpaze var. Dikkat etmeniz gereken en önemli şey, Petra Ziyaretçi Merkezi ve girişine yakın bir yürüyüş mesafesinde bulunan sadece birkaç seçenek olmasıdır. Geri kalanlar dik yokuşu tırmanarak 10-15 dakikalık yürüme mesafesindedir. Petra’ya düzayak yürünebilen yerdeki otellerin lüks hatta ultralüks oteller olduklarını tahmin etmişsinizdir.
Biz Nomads Hotel diye bir yerde kaldık. Kriterimiz ucuz olmasıydı açıkcası. Çünkü Ürdün acayip pahalı bir ülke dostlar! Oldukça dik bir yokuştaydı ama manzarası güzeldi ve o yokuşu iner inmez Petra Antik Kentinin kapısından giriveriyorduk.
Ek bilgi : Wadi Musa adını Hz.Musa’nın bir kayaya vurarak suyun fışkırdığı yerlerden biri olması efsanesinden alır.
Petra’da iyi ayakkabılar giydiğinizden emin olun. Yol bazı noktalarda zorlu olabilir.
Petra’nın kuru sıcağında susuz kalmayın ! En az bir- iki litre su alın, küçük meyve suları da iş görür. Kötü haber Ürdün’de su da çok pahalı!
Yanınızdaki atıştırmalıklarınızı ve her şeyi koyabileceğiniz küçük bir sırt çantası bulundurmanız en iyisi. İyi haber çanta her saat hafifliyor!
Ziyaretinizden önce güneş kreminizi sürün ve gün içinde en az bir kez tekrar uygulayın. Güneş gözlüğü ve şapka olmazsa olmazdır. Cildinizi sıcakta korumak için uzun kollu bir gömlek veya bir örtü iyi bir fikirdir.
Ana patika yolu oldukça açıklayıcı, ancak girişteki büyük haritanın fotoğrafını çekmek iyi bir fikir! Ayrıca çeşitli dillerde kağıt haritalar da vardı ancak biz Maps.me’nin rotalarını takip ettik ve oldukça iyiydi.
Bilmekte fayda var : Drone için, ilgili evraklarınız ve izniniz önceden olmadığı sürece kesinlikle izin verilmediğini unutmayın!
Petra antik şehrinin içini gösteren haritaya şuradan ulaşabilirsiniz.
Yemek yiyebileceğiniz yerlerin çoğunu Wadi Musa’da bulabilirsiniz, ancak Petra’nın girişinde, ziyaretçi merkezine yakın bir yerde de birçok yer bulunmaktadır.
Ancak Antik kent Petra içinde de bir şeyler içmek veya yemek yemek için aslında makul sayıda yer de var. El Hazne yani İngilizce adıyla Treasury’de hemen küçük bir kafe var. Yol boyunca su, dondurma ve çayla sizi cezbetmeye çalışan satıcılar göreceksiniz. Manastır denilen kısımda ise manzarası şahane bir kafe var. Elin Avrupalısını, Amerikalısını bile kendi aralarında konuşurken duyduk, şöyle diyorlardı “yuhh artık amma pahalı” varın biz Türkleri düşünün.
Gitmeye karar verdiniz, araştırmaya başladınız bölge biraz kafa karıştırıcı görünecek. Ama Petra geniş bir alanı kaplasa da gezmek oldukça basittir.
Ziyaretçi Merkezinin giriş kapısından geçtiğiniz anda ‘Petra şehrinde’ olduğunuzu anlarsınız ve oradan Siq’in başlangıcına kadar yedi dakikalık aşağı yukarı 1 km’lik düz bir yürüyüş yapacaksınız. Solunuzda obeliks yapılarını göreceksiniz.
Siq denilen dar kıvrımlı yol ise 1,2 km boyunca uzanır. Bol bol fotoğraf çekeceğiniz ve ağzınız açık bakakalacağınız için yolu tahminen 40 ila 50 dakikada yürürsünüz. El Hazne’nin (Al-Khazneh ) ilk görüntüsünü görünce hafiften bir şok, çokça da heyecan yaşayacaksınız. Petra’nın en çok fotoğraflanan kısmı olan bu cephe, konumu, popülaritesi nedeniyle aynı zamanda en fazla kalabalığın görüldüğü bölümdür.
Hazine’den sonra sağa gidecek ve yolu düz devam ederek, muhteşem Cepheler Sokağı, Tiyatro ve mağara evlerin arasından geniş açık alana çıkacaksınız. Dayanıklılığınıza ve vaktinize bağlı olarak Manastır denilen ikinci büyük yapıya ulaşacaksınız.
Kötü haber Petra’dan çıkabilmek için tüm bu yolu tekrar aynı güzergahtan dönmek zorundasınız.
Şayet girişten tiyatro yapısının olduğu yere kadar gelmişseniz bilin ki Petra’nın resmi ‘Ana Yolu’ nu yürüdünüz. Bu yol düz ve kolaydır, tek yön mesafesi yaklaşık 3,5 km’dir. Yol ayrımlarında dolaşmak ve çeşitli kalıntıları keşfetmek veya fotoğraf çekmek için ne kadar zaman harcayacağınıza bağlı olarak, doksan dakikadan üç saate kadar sürebilir. Biz ilk gün yedi saat dolaşmamıza rağmen ne bitirebildik ne de doyabildik. Zaten çoğu turist buraya kadar gelip geri dönüyor. Ertesi gün tekrar aynı yolu yürüyüp Manastır’ a gidiyor ya da tek günde Petra gezisini bitiriyor.
Geri dönmelerinin sebebi; muhteşem yapı Manastır’a giden yolun merdivenli, yer yer yokuş ve toprak olması. Gerçi alternatif ulaşım da var ve bu maalesef tasvip etmediğimiz at, eşek üstünde çıkmak. Bunu yapmayın lütfen!
Manastır’a “Arka Kapı Yürüyüşü” denilen kısımdan gitmenin alternatif bir yolu var. Bunu Little Petra kısmında anlatacağım. Biz tabii ki yürümeyi ve macerayı sevenler olarak ikinci günümüzde bu güzergahı kullandık. Önce Little Petra’ya gidip ordan kilometrelerce yürüdük. Çok sıcaktı, dağı aşmamız gerektiyordu. Yokuş, yer yer merdiven, in-çık şeklindeydi ama bu zor yolu geçtik. En kötü tarafı bizden başka yürüyen olmaması, tabela ve işaretlerin yer yer hiç olmamasıydı. O gün çok yorulmuştum ama şimdi düşününce Ürdün genelinde yaptığımız en güzel şey bu yolu yürümemizmiş.
Unutmadan; Petra Müzesi’nde de bir saat geçirmenizi tavsiye ederim. Girişi ücretsiz ve Ziyaretçi Girişinin hemen yanında bulunan bu modern müze, düşündüğümüzden çok daha iyi düzenlenmiş ve bilgilendiriciydi. Nebatiler’i ve Petra’nın yükselişini ve düşüşünü daha iyi anlamanıza yardımcı oldu.
Bilmekte fayda var : Develer, eşekler, atlar ve hatta golf arabaları. Size bunun ücretsiz olduğunu veya bilet fiyatınıza dahil olduğunu söyleyebilirler, öyle değildir, dikkat!
Little Petra ve gece Petra isteğe bağlı gezilecek yerler arasında yer alıyor.
Güzel Siq (kanyon), Ürdün’deki Petra’nın ana girişidir; Hazine Dairesi’ne kadar uzanan, 1,2 kilometre uzunluğunda, gül kırmızısı renkte, çarpıcı bir geçittir. İlerledikçe, bazı noktalarda 80 metre yüksekliğinde olan kanyon duvarlarını ve kayanın yan tarafına oyulmuş küçük kanalları göreceksiniz. Bunlar Nebati halkı tarafından inşa edilen bir su sistemidir.
Yıllar içinde oluşan ilginç pembe rengine bayılacaksınız. Kayalara doğanın yaptığı birtakım şekilleri göreceksiniz. Kendinizi şuna bakın bu bir yüz değil mi, şuna bakın sanki bir balık, bu fil değil mi derken bulacaksınız. Yani oldukça yavaş yürümenizi tavsiye ederim.
Kanyonun sonunda ise, dünyanın en ikonik yapılarından biri olan dünyaca ünlü El Hazne’yi görmeden önce insanların wowwww diye hafif haykırışlarını duyacaksınız.
Siq Geçidinin sonunda işte karşınızda dünyanın en ikonik ve tanınan arkeolojik hazinelerinden biri duruyor.
Yukarıdan aşağı doğru kayaların oyulmasıyla inşa edilen El Hazne zannederim Mısır piramitlerinden sonra şu hayatta gördüğüm en muhteşem şeydi. İnsanın dili tutuluyor resmen.
Ek bilgi : El Hazne yani hazine adının hikayesi şöyle, anlatılana göre Musa’yı buraya kadar kovalayan Firavun, buraya hazinesini saklamış. El Hazne’nin üstündeki vazo kabartmasında hazinenin saklı olduğuna inanan Bedeviler burayı ateşli silahlarla delik deşik etmiş. Bu kurşun delikleri hala görülebiliyor.
Urne Mezar, İpek mezar, Korint Mezar, Saray Mezar diye adlandırılan Kraliyet Mezarları, Nebati döneminden kalma kayaya oyulmuş mezarlar. Sütunlar, frizler ve elle oyulmuş kabartmalar gibi detaylara sahiptirler. Yüksek rütbeli ve statülü insanları barındırmak için inşa edildiklerini düşündürmektedir.
Tiyatroyu geçtikten sonra, diğer tarafta, bir dizi yapı var. İlki Urn Mezarı’dır.
Bu anıtın en büyük özelliği, önündeki büyük sütunlu avludur; buradan tüm şehrin muhteşem manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Orda kısa bir mola vermeyi unutmayın!
Urn Mezarı’nın yanıbaşındaki kumtaşının zengin renk armonisinden adını alan The Silk Tomb yani İpek mezar vardır. Ortasında bir kapı bulunan, dört sütuna sahiptir.
İpek Mezar’dan sonra gelen Korint Mezarın cephesi yirmisekiz metre genişliğinde ve yirmialtı metre yüksekliğindedir. İpek Mezar ve Hazine’ye özellikle üst kısımda benzemektedir, ancak daha az süslüdür.
Saray Mezarı oldukça yüksektir. Alt kısmı oniki süslü sütun ve dört kapıdan oluşur. Eşiğin üstünde 18 sütun bulunur. Mezarlığın dört kapısı, duvarlara oyulmuş bazı mezarlarla birlikte dört defin odasına çıkar.
Burada dolaşırken, iki bin yıl önce bu görkemli şehri kayalık araziye oyan Nebatilerin yaratıcılığına hayran kalmamak elde değil.
Yüzyılların izlerini taşıyan, bir zamanlar 8.000 coşkulu seyirciye ev sahipliği yapan bu muhteşem amfitiyatroyu keşfedeceksiniz.
Bu etkileyici dini yapı, Petra’da görülmesi gereken ana tapınaktır . Sütunlarla çevrili büyük bir avlu, merkez ve birkaç yan odadan oluşur.
Hemen alt kısmındaki ise Baptist yolu denilen kısımda ikibin yıllık yolun üstünden yürüyebilirsiniz.
Yolun devamında, antik kentin kalbinde yer alan ve eşsiz mimarisiyle dikkat çeken Qasr al-Bint dini yapısını ziyaret edebilirsiniz.
Buradan sonra iki farklı rota seçeneğiniz var. Birinci seçenek, tabelaları takip ederek yaklaşık 800 basamak tırmanıp Manastır’a ulaşmak. Bu rota biraz yorucu olsa da, manzaranın büyüleyiciliği tüm yorgunluğunuzu alacak. Ancak, aynı yolu geri dönmeniz gerekeceğini unutmayın.
Eğer iki gününüz varsa, ve bir günde buraya ancak gelebileceğinizi düşünüyorsanız, bizim gibi ikinci günü Little Petra’yı gezerek alternatif bir rota izleyebilirsiniz
Adından da anlaşılacağı gibi, Küçük Petra aslında Petra’nın mini versiyonu. Buraya “Soğuk Kanyon” da deniyormuş çünkü güneş bu kayalarla kaplı alana nadiren ulaşabiliyor.
Bu çarpıcı alan, bir dizi mezara, birkaç mağara evine ve hatta ikibin yıllık Helenistik duvar resimlerine ev sahipliği yapmaktadır.
Nasıl gidilir sorusuna sevindirici cevabım var. Ana Ziyaretçi Merkezinin hemen üst kısmında ücretsiz servis yapan minibüslerle gidebilirsiniz. Otoparkın içinde olan bu minibüsler dolunca hareket ediyorlar. Her gün 06:00 – 18:00 arası yaklaşık otuz dakikada gidebilirsiniz.
Yolculuk 13 km’dir unutmayınız!
Petra’da keşfedilen en büyük ve en güzel yapılardan biridir. Aslen bir Nebati mezarı olan bu devasa yapı (Al Hazney’den bile büyük) elli metre genişliğinde ve elli metre yüksekliğindedir.
Bizans döneminde rahipler için bir manastıra dönüştürüldüğü düşünüldüğünden böyle anılıyor.
Buraya gitmenin iki yolu var. Birincisi El Hazine’den Manastır’a doğru giden yoldan Ad Deir tabelalarını takip etmek. Bu birbuçuk saat sürer ve 800’den fazla merdiveni tırmanmak gerekir. İkinci yol yukarıda anlattığım Little Petra yönünden uzun bir yürüyüş rotasıdır.
Kumla dolu beyaz kağıt torbalar ve mumların, kırmızı taş duvarları ısıtan tek ışık kaynakları olduğunu düşünün. Binbeşyüz mumun sıcak parıltısıyla canlanan uhrevi görüntüsünü bir hayal edin!
Binlerce küçük alev, antik binaları en eşsiz şekilde aydınlatıyor. Rengarenk ışık oyunlarıyla muhteşem anlar yaşadık.
Zannederim bu atraksiyonun en güzel kısmı Siq denilen kıvrımlı dar yolu zifiri karanlıkta yürümemizdi. Gökyüzüne binlerce yıl önce insanlar nasıl o koridordan baktıysa aynı şekilde biz de bakıyorduk. Efsane ötesi dakikalardı diyebilirim. Yürüyüşün sonunda bir anda El Hazne binasına ışık verilince muhteşem bir görüntü oluştu.
Ya sonra neler yaşandı? Dizilen sandalyelere oturduk. Yanımızda oturan, etkileyici sesiyle bir Petra yerlisi gibi görünen adam müzik çaldı. Bize, yani yüzlerce kişiye karton bardaklarda çay verdiler. Çay soğuk ve çok şekerliydi ama yine de ellerimizi ısıttı. Oldukça serin bir geceydi. Ah, neredeyse unutuyordum! O gece Erkin Koray’ın “Çöpçüler” şarkısının originalinin arapça olduğunu öğrendiğimiz geceydi.
Bilmekte fayda var: Petra Gecesi her pazartesi, çarşamba ve perşembe saat 20.30’da başlayan bir etkinliktir. Siz 19.00’da kapıda olun.
İşte böylece dostlar, uzun bir yazının sonuna geldik. Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim! Ürdün yolcusu olduğunuzu düşünüyorum ya da belki de iflah olmaz bir tarih ve gezi sevdalısı… Hangisi olursanız olun, umarım yazım size ilham vermiştir.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Youtube : pustoodunya
Instagram : pustoodunya sayfamda hikayeler kısmında Ürdün profilde sabittir.
Diğer yazılarımdan bazılarının linkleri de aşağıdadır.
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.