Malezya ve sıcak havası bizden aldı aa her köşesi keşfetmeyi bekliyor, Plan güneye inmek seçilen şehir Kucing! Sözcük kedi anlamına geliyor. Malezya nın Borneo adası olan kısmı ki Sarawak oalrak adlandırılmış.İşte Kucing de buranın baş şehri. Değişik doğasıyla da öne çıkıyor. Baltagirmemiş ormanlarla çevrili; içinde türlü türlü kuşlar, hayvanlar özellikle de orangutanların yaşadığı ve koruma altında olan bölgeler bunlar. Dünyanın az sayıda kalan yağmur ormanları da bu adada.
Buraya gitmek için Airasia havayolları ile KL den Kuching e uçtuk. Alandan çıkar çıkmaz sıcak ile birlikte karşı karşıya kalınan ikinci sorun taksiciler! Sıcak onların yanında biraz hafif bile kalır doğrusu :) adamlar bildiğiniz yapışkan .Ama olsun ekmek parası peşindeler deyip hiçbirini kırmamak adına kartlarını alıyoruz.İlerlemeye çalışıyoruz.Ama bir şekilde birine de bir şey danışmalıyız derken gözümüze kestirdiğimiz arkadaşla merkeze gidiyoruz. Haliyle klasik sorular başlıyor.Nerelisiniz, otel lazım mı , kaç gün kalacaksınız, beni her zaman arayabilirsiniz demeler. Kısaca Kucing benden sorulur diyor yani. Yine kıyamadığımızdan ve kıramadığımızdan bir beyfendi ile en az 4- 5 otele girip çıktık odalar bunaltıcı,sıkıcı, pis, fiyatlar uymadı, merkeze uzak derken artık sıkıldığımız dakikalarda tamam bizi burda indir dedik. İndiğimiz yer Holidayınn otelinin önü ve biz burda kalıcaz tamam sen git dedik .Güç bela gitti vatandaş . ( sonraki günler sürekli aradı bizi gerçi , hangi akıl tel. numaramızı verdiysek artık )
Buraya da soralım dedik ve fiyatı inanamadığımızdan bir kaç kez teyit ettirmek sureti ile aman odayı görmeye gerek yok deyip atladık. Hepiniz bir odada kalırmısınız? dediler, of course yaniii niye kalmayalım ki :)
Böylece yatacak halledildi ise yiyecek konusuna odaklanan bir ekip gezecek yerlere odaklanan bir ekip olarak işler bölüşüldü. Ben iki ekipte de yokum uçakta kulağım tıkanmıştı 3 gün oldu açılmadığı gibi, artık duymuyorum :( yürüyüş ile keşfe çıktık.
Nehirdeki tur yapan teknelere yöneldik. İçlerinde kimsenin yüzüne bakmadığı en kötü tekneyi ve yaşlı sahibini seçelim dedik.Aman nasıl sevindi görmeliydiniz.Halkın geneli geçim sıkıntısı yaşıyor bu bölgelerde ama değişen dünya onlara da yetmemeye başlamış işte hayat bu hale geldi.Yoksa fazla bir ihtiyaçları yok ağaçtan meyve, nehirden balık biraz değiş dokuş derken geçiniyorlar. Yaşlı amca sessiz sedasız bulanık nehir suyunda gezdirdi bizi o yaşına rağmen ustalıkla kullandığı kürekler yorucu olmalıydı.
Bizi karşı kıyıya yanaştırınca biz de oraya yakın bir köyü gezip geri gelirsek bekleyeceğini söyledi. Biz de başladık uzun ayakllı tahta köy evlerinin ve meraklı gözlerin arasında dolaşmaya. Burası karşı yakadan çok farklı.O tarafta yüksek binalar içinde lüks markaların olduğu AVM ler dolu ama burda gerçek Malay insanının gerçek hayatını gördük. Bayram olduğu çin herkes güzel giyinmiş ve birbirlerine ziyarete gidiyordu. Ve kapılar açık herkes istediği eve tanısın tanımasın girebiliyor .”Open house “bunun adı. Bizde haydi bir cesaret deyip birini gözümüze kestirdik. Tabii ki tahmin ettiğiniz gibi güleryüzle karşılandık .Bu zannediyorum ki dünyanın her yerinde değişmeyen manzaradır. Bir köyde iseniz korkmayın çalın kapıyı. İsviçre de de, Balkanlarda da, Fransa da da hatta soğuk nevale Rusya da da bununla karşılaştık. Büyüdükçe şehirler EGO lar da büyüyor demek.
Neyseeee biz Malay evimize dönelim. Bizi güleryüzle karşılayan amca ve eşinden başkası yok. Amcamız emekli imam , eşi ev hanımı imiş. Kızları doktor avrupa da bir yerlerde idi o sırada .Türkiye ye de geldi bayılmış İstanbul a dedi . Şaşırmadık, tabi ki bayılacak İstanbul bu! Oradaki usule biz de uyup sehpanın üzerine çıkardıkları envai çeşit şekerleme, tuzlu tatlı çöreklerden tattık .Hepsi şeffaf kutular içindeydi.
Herhalde fazla haşarat var diyedir. Gayet normal tropikal kuşak, nehir, orman ya ne olacaktı değil mi? harika ingilizce konuşan teyze bize bahçesini gezdirdi.Leş kokulu durian ağacını da burada görmüş olduk.Ne de masum görünüyor oysa … Fotograf karşılıklı sarılmalardan sonra köyde biraz daha gezdik ve sandalımızı bekletmeyelim de adam başka işe gitsin diye modern hayata döndük.
Çin tapınakları, Çin mahallesi derken baştan başa şehri yürüdüğümüzü farketik. Gezmenin en güzel yolu da yürümek zaten ah bir de sıcak olmasa :(
Sarawak bölgesine özgü sanat ise çömlekçilik.Canlı renklerde, çeşit çeşit gördük. Bu bölgede insanlar takvimi pirinç hasadına göre tutarlarmış.Bu zamanda bölgeye özgü müzik aletlerine eşlik eden zarif ayak ve ellerin ahengi ile dans gösterileri yaparlarmış. Bizim mevsim hasat mevsimi değildi maalesef.
Heryerde bizimle fotoğraf çektirmek insanlar , özellikle gençler olduğundan bahsetmişmiydim ? Şaşırtıcı olan biz onları çekmek istiyoruz aslında ama her ne hikmet ise sürekli bizden hızlılar.
Ayrıca Kucing e yakın Bako Ulusal parkındaki orangutanları görmemiz içinde uygun bir zaman olmadığından bu ikisinden de yoksun kaldık. Eee herşeyi bir anda yapamıyorsun .Orangutan beslemek işini hemen geçiştirmemem lazım aslında .olay şöyle ; dünya yabana hayatı koruma vakfına göre Borneo da her yıl 1.3 milyon hektar kaçak ağaç kesimi ve yangınlarla yok oluyor.Adanın doğal hazinesi ve ekosistem dengesi tehlike altında kalıyor. Haliyle ağaçlarda yaşayan orangutanların doğal yaşamları da yok olma tehlikesinde.Tutsak ve annesiz bebek orangutanların hayatta kalabilmeleri için uğraş veriliyor. Bu yağmur ormanlarının dünyada bir eşi benzeri yok . Dünyanın akciğerleri amazonlar denir ya hani işte Borneo ormanları da öyle ..Biz izleyemedik size denk gelirse en güzel sabah sabah kahvaltını yaptıkları zamanmış, bilginize. Kucing de neler yaşadığımızı az çok anlatmış oldum.Benim için ise en önemli detay kulağımın tedavi edilmesi oldu. O yüzden bu şehri daima minnet ile anıcam .
Kucing te koca gün gezince güzel bir akşam yemeği yiyelim deyip all you can eat tarzında uzakdoğu lokantasında tıkabasa yeyip hotele dönmezden önce inetrnet cafe ye gidip yarın ki uçağımızı ayarlayalım istedik. Yarın planımız Singapur a gitmek. Zorlu olacak Kuching den Singapur a saat ve fiyatlar uymadı. Ne yapsak, tekne de uymuyor.O zaman en yakın şehir Jahor Bahru ya uçalım ordan otobüs ile Singapur a geçelim. Hem kara yolu ile giriş entresan diyor gidenler bizde görmüş oluruz .Biz bunları garip , karanlık bir arka sokakta , sokaktan daha garip bir internet cafe de hallettik. Böylesini görmedim görmemde herhalde . Cafedeki insanlar mı ? yarı çinli yarı hindu malay karışımı, yalınayak, herkes hafif uçmakta, bize tuhafmışız bakmaktalar. Bizdeki de cesaret hani kredi karı ile ordan bilet aldık.Cesaretimize bir alkış lütfen :)
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.