Sırbistan’a vizesiz hatta pasaportsuz sadece yeni tip kimlik kartınızla rahatça giriş yapabilceğinizi biliyor muydunuz? Bu yazımda onun güzel başkenti Belgrad’ı anlatmak istiyorum. Aklınızdan geçen olumsuzlukları bir kenara bırakıp gidersiniz, bu yazı size rehber olur ve güzel anılarla dönersiniz.
Öncelikle Sırbistan’ ın başkenti adı Sırpça beyaz şehir anlamına gelen Beograd – Belgrad’ın tarihini kısacık anlatayım. Tarihini anlamak bize bu günkü şehri anlamaya da yardımcı olacaktır.
7000 yıllık geçmişi ile Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri Belgrad. Yıl 1521’e gelene kadar farklı topluluklar bölgeye hakim olmak istemiş, olmuş da. Fazla detaya girmeyeceğim bahsettiğim tarih olan 1521 Osmanlının geldiği zaman. Ben buradan devam edeceğim. Efenim Osmanlı imparatorluğu malumunuz bölgeye uzun yıllar hakim olmuştu. İmparatorluğun gerileme dönemine gelindiğinde ise ilk elden çıkanlardan biri de Belgrad olmuş.
1882 yılında Sırbistan kurulmuş ve başkenti Belgrad olmuş. Ama gelin görün ki I. Dünya Savaşı’nın hemen başlarında, 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kenti ele geçirmiş. Bambaşka bir yere dönüşen şehir için bu zamanalr belki de dönüm noktasıdır diyebiliriz. Bunu 1929’da Yugoslavya Krallığı’nın kurulması, 2. Dünya Savaşı sırasında, kentin Nazi Almanya’sı, İtalya Krallığı, Macaristan ve Bulgaristan kuvvetleri tarafından işgali, edilmesi izlemiş.
1944’te Kızıl Ordu ve Yugoslav Partizanları Almanlardan şehri geri almış. 1945’te Tito’nun önderliğinde Yugoslavya Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla işler değişmiş. Belki zor dönemler geçirmiş de olsalar bence Yugoslavya rüya ülkeye dönüşebilecekken Tito ölmüş.
Benim bu anlatışım tarih anlatımından çok masala benzedi. Ama gerçekten de masal gibi bir ülke olacak iken yakın tarihte yaşanan Yugoslavya İç Savaşı çıkmasıyla her şey altüst olmuş.
İşte bütün gelen giden toplumlar, yöneticiler şehri hırpalasalar da kültürlerinden parçalar bırakarak bugünkü Sırbistan’ ın güzel başkentine dönüştürmüşler. Mimaride, yemeklerinde, kültüründe, kültür derken aile içi adetlerden tutun da düğün derneğe özellikle diline kadar hepsinden bir şeyler almış. Kısaca Belgrad’ ı ” Doğu ve Batı’ nın karşılaştığı yer ” olarak tasvir edebiliriz.
O yüzden şehre gittiğinizde aynı bizim gibi diyeceksiniz, kulağınıza türkçe kelimeler gelecek hatta yeri gelmişken içinde en çok türkçe kelime olan dil Sırpçadır ve Ermenice. Hatta 8 binin üzerindeymiş. Konuştuğunuz Sırplar kullandıkları kelimenin Türkçe olduğunu bile bilmeden konuşurlar. Tıpkı bizim Türkçede yüzlerce Arapça ve Farsça kelimeyi kullandığımız gibi. Özetle şehre gidince hele hele İngilizce biliyorsanız çok rahat anlaşabilirsiniz. Hemen hemen herkes İngilizce konuşabiliyor aklınızda olsun.
En rahat gidiş elbette uçak ama Halkalı’dan trenle Sofya’ya ordan aktarma ile Belgrad’ a ulaşmak da mümkün. Bir keresinde ablam bu şekilde gitti. Ancak Bulgaristan vizeniz ya da şengen vizenizin olması gerekir, aman dikkat. Tren var ama TCDD sitesini kontrol ediniz, malumunuz her an her şey olabilir.
Uçağa geri dönersem Pegasus, THY ve AirSırbia gidiyor.
Diyelim uçakla gittiniz şehir merkezine nasıl gidersiniz? Gayet kolay bir ulaşımı var merak etmeyin. 72 numaralı belediye otobüsü ve A1 numaralı minibüs servisleriyle 30 dakikada merkezdesiniz. Biletler ben gittiğimde 300 Dinar imiş ve araçtan bileti almışım. Zeleni Venac denilen otobüs durağına kadar gittikten sonra kalacağınız yere rahatça gidersiniz. Bu otobüs durağı aynı zamanda şehirlerarası otobüs terminali ve tren garınında hemen yanıbaşında haberiniz olsun. Şayet A1 minibüse bindiyseniz de Slavija Meydanı’na kadar gidersiniz.
Belgrad şehir içi ulaşımı otobüs, tramvay ve troleybüsle gayet kolay oluyor. Biletleri durakların yanındaki büfelerden alabilirsiniz. Her kapıdan binip-inebiliyorsunuz aman dikkat kontrolörler dolanıyor biletsiz binmeye kalkmayın ceza ödemek zorunda kalırsınız. Ödedik ordan biliyorum.
Belgrad’ı gezmeye gidecek herkese 2 numaralı tramvaya binin şehri ilk önce şöyle bir dolanın diyorum. Eski Belgrad yani Stari Grad olan merkezdeki tüm görülecek yerleri tur otobüsü gibi gezdiriyor. Tam bir yuvarlak çizdiğinden bindiğiniz yerde inersiniz ve şehri anında kavrarsınız. Bence Kalamegdan’ dan binin inin.
Bu tramvay tam bir kurtarıcı bu arada. Hava soğuksa tramvaydan çıkmak istemezsiniz. Balkanlardan gelen soğuk hava hakkında sanırım bir şey söylememe gerek yok. Yaz aylarında gitmişseniz de bilinenin aksine hava sıcaktır. Hem yazın hem kışın, bahar sonbaharda yani her mevsimini görmüş biri olarak söylüyorum sıcağı bunaltıcı arkadaşlar. Kış aylarında ısınmak yaz aylarında ise ifil ifil gezmek için bu tramvay ideal oluyor.
Belgrad herkes bütçesine, zevkine göre bir seçim yapabileceği kadar geniş bir yelpazeye sahip. Lüks oteller, pansiyonlar, ev ve oda kiralama gibi farklı seçenekleri değerlendirebilirsiniz. Ben gezilerimde hostelleri tercih ederim. O yüzden sadece bu seçenek hakkında yorum yapacağım. Farklı zamanlarda farklı yerlerde kaldım ve hepsi gayet iyiydi. Son gidişimde kaldığım yer Knez Mihalova caddesine yakın, temiz ve ucuzdu kısaca istediğim kriterlerin hepsini içeriyordu. Önerim bu caddeye yakın bir yeri seçmeniz olacaktır.
Başlarken uyarayım Belgrad küçücük ama gezilecek yerler listesi kabarıktır. Yaz aylarında gittiyseniz farklı kışın farklı şeylerle karşılaşacağınız bir yer. Haydi şehri gezmeye başlayalım.
Burası bizim İstiklal Caddesi benzeri şehrin ana buluşma noktası olan uzun bir caddedir. En önemli şehir meydanı Trg Republike’yi Kalemegdan parkı ve Belgrad Kalesi ile bağlar. Yaya yoludur ve her mevsim gezmesi keyifilidir. Restoran, cafe, hediyelik eşya mağazaları, global birçok markanın mağazası, sanat galeri ile capcanlıdır.
Milli müze, Sanatlar Müzesi, Yugoslav Film Arşivi ve Etnografya Müzesini ziyaret edebilirsiniz. Caddede yürürken yukarıda bahsettiğim Avusturya-Macaristan egemenliğinin mimari hatırasını göreceksiniz.
Gördüğünüz üzere iki kelime de Türkçe. Burası şehrin en çok ziyaret edilen yeridir. Belgrad kalesi de bu meydanın içinde yer alır. Kalemegdan, yavaş yavaş gezinirken şehrin tarihini keşfedeceğiniz, muhteşem Sava ve Tuna nehirlerinin kesiştiği noktanın manzarasını görebileceğiniz bir yerdir. Akşam üzeri günü bitiren ziyaretçilerin arasına katılmayı unutmayın. Bir de akşam saatlerinde ışıl ışıl olan Branko Köprüsü‘nü izlersiniz. Eski ve Yeni Belgrad’ı birbirine bağlayan bir köprüdür. Belgrad’a Nazi Alman ordusunun girişini önlemek için yapılmıştır.
M.Ö. 85’de Romalılar kaleyi yapmaya başlamış olsa da elbette Osmanlı’dan kalan eserlerle dolu. Mesela kapılardan birinin adı Stambol Kapija yani İstanbul Kapısı. Saat kulesi ve Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı bir çeşme bulunuyor. Askeri müze, paşa konağı Avusturya ile savaşırken şehit düşen Damat Ali Paşa türbesi bulunur. Damat Ali Paşa Türbesi, Belgrad Türkiye Büyükelçiliği destekleri ile restore edilmiş, bugün herkes tarafından ziyaret edilebilir.
Kalenin hemen altında Dorçol semtindeki Savamala yani Sava mahallesi kısmında ise şehrin en canlı gece hayatı sizi bekliyor olacak. Beton hala gibi şehrin en iyi restoranları bu civardadır. Unutmadan Dorçol dört yol kelimelerinin evrilmiş halidir.
Kalemegdan içinde Romalılardan kalan kuyu, hayvanat bahçesi, Doğa Müzesinin yanısıra Pobednik uani Zafer heykeli de bulunur. Bu zafer heykeli Sırplarca çok önemli bir simgesel anıt. çünkü üzerinde Abdülaziz’in 1867 yılında fermanı okunarak, Prens Mihailo’ya şehrin anahtarlarını teslim edişini resmetmişler.
Benim bu parkta en sevdiğim ise amcaların satranç oynamalarını izlemek olmuştur.
Bonus bilgi:
Şehirdeki her mekanda wifi var. Ancak kimlik bile vermeden gazete bayilerinden ülkenin 3 GSM firmasına ait prepaid sim kartı ile çok kolaydır. En ekonomik çözüm budur. 500 MB kapasitesi olan bu sim kartların ücreti 300 Dinar (2,4 Euro ). 30 gün boyunca kullanabileceğiniz 1 GB internet paketi ise 1000 Dinar ve 4 GB internet 2599 Dinar. Fiyatlar güncel olmayabilir lütfen kontrol ediniz.
Belgrad’da bugün hala ibadete açık olan tek cami Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmıştır. Bayraklı Camii denilmesinin nedeni de üzerinde İslamiyeti simgeleyen bayraktan geliyor. Caminin yapıldığı o yıllarda, her yerden görülebilmesi için ezan vakitleri minarelere bayraklar asılırmış.
Caminin ne zaman yapıldığı net bilinmese de Pasarofça anlaşmasından sonra 22 yıl kiliseye çevrildiği, defalarca yıkıldığı ve en son 2004 yılında Kosova’da çıkan karışıklık zamanında yıkıldığı biliniyor. Şu an kapısında 24 saat polis korumasının olma sebebi budur.
Belgrad’daki tek camii olduğundan, nüfusunun %3.1 müslüman olan Sırp halkı dışında Türk, Tunuslu, Mısırlı ve diğer ülke vatandaşları bu Bayraklı Camii’de ibaret ediyor. Özellikle cuma namazlarında cemaat dışarı taşabiliyor.
Yeri gelmişken şehirde iki adet sinogog da bulunur. Biri yeni Belgrad tarafında biri de eski Belgrad’ tadır.
Bayraklı camisinin olduğu caddede eski Osmanlı evi göreceksiniz ama şu an Sırplar için çok önemli biri olan dil reformisti Vuk Kradzic’e ithaf edilmiştir. Müze Osmanlıya karşı yapılan Sırp isyanları, Sırp kültürünün yeniden doğuşu gibi bir misyonu barındırır. Ücretsiz gezilebiliyor, ben gittiğimde bahçesinde çok tatlı bir arp konseri vardı. Çok da illa görün diyeceğim bir yer değil ancak camiye giderken önünden geçince aa ne güzel Osmanlı tipi konak varmış, diye merak edersiniz diye yazıda yer verdim kendisine.
Sveti Sava yani Aziz Sava denilen bu kilise, Belgrad’ın sembollerinden birisi. Slavija Meydanı’na yakın. içinde aynı anda 12 bin kişi ibadet yapabilecek kadar büyük hatta Balkanların en büyük kilisesi daha doğrusu onlar katedrali diyorlar.
İsminin verildiği Aziz Sava Sırplar için çok önemli bir karakterdir. Aziz Sava’nın Sırplara, Ortodoksluğun ne olduğunu öğreten bir din adamı olduğunu söylerler. Aziz Sava, Bulgaristan’daki bir ayini yönettikten sonra hastalanır ve kısa bir süre sonra 1235 yılında hayatını kaybeder. İlk önce Trnovo’daki katedrale gömülür ama 2 yıl sonra Sırbistan’ a getirilir.
Sırp asıllı olan Osmanlı paşasının isyan çıkaran halka gözdağı vermek, isyanın direncini kırmak istemiş. Aziz Sava’nın cesedinden kalan kemikleri halkın önünde yaktırmış. ( Günümüze kadar gelen bir içten içe sinir olma durumunun belki de temelinde bu vardır) Bir dönem Sırpça dersi aldığımda ders kitabımızda bu konunun işlendiği bir ünite vardı. Düşünün dil kitaplarına almışlar. Gerçi şahsi fikrim kızmaları da normal. Hatta bugün Sırbistan bayrağında da bulunan ve Sırp milli mottosu olan “Sadece birlik ve beraberlik Sırpları kurtaracaktır” ın kaynağı da bu olaydır. Sırbistan bayrağındaki dört tane “C” Само Cлога Србина Cпасава” bu cümlenin kiril alfabesindeki baş harflerini temsil eder. İşte Sırbistan’ın ve Balkanların en büyük kilisesi olan bu yapı Aziz Sava’nın yakıldığı yerde inşa edilmiş olmasından ötürü kıymetlidir.
Bonus bilgi : Kilise bahsi geçen Osmanlı Paşası Sinan paşanın mezarının üstüne yapılmıştır.
Belgrad düzenli bir şehir ve bu yüzden kolayca gezilebiliyor. Görülecek hemen hemen her şey büyük meydanlara yakın. Bu meydanlardan biri Cumhuriyet meydanı olan Trg Republike meydanıdır. Meydandaki heykel biraz manidardır. Şöyle ki; Osmanlı hakimiyetini sonlandıran Sırp prensi eliyle İstanbul’ u işaret eder şekilde atın üstünde betimlenmiştir. Her ne ifade ediyorsa etsin şehrin dönüp dolaşıp geleceği yer olması bizim için önemli kısmı. Tüm Belgradlıllar gibi siz de buluşma noktası olarak burayı belleyebilirsiniz. Zaman zaman protestolara ev sahipliği yapsa da en büyük noel ağacı buraya kurulur. Ulusal eğlencelerin buluşma noktasıdır. Aynı bizim Taksim heykeli gibi düşünebilirsiniz. Hop ordan İstiklale çıkalım gibi bir şeydir Knez Mihaliova’ya geçiş.
Ulusal Tiyatro binası da bu meydanda bulunur.
Diğer meydan ise Terazije Meydanı ve caddesidir. Adını doğru anladınız Türkçeden geçen terazi kelimesinden alır. Osmanlı zamanında su dağıtımında kullanılan bir terazi varmış meğer. Bana sorarsanız aynı isimli caddenin tam ortasında, köşe bir konumdaki büyük Moskva Oteli sevimlilik katıyor. Yukarıda bahsettiğim rahat ettiğim hostel de buraya yakın. Tabi gönül isterdi ki burada kalayım ama Maksim Gorki, Alfred Hitchcock, Brad Pitt’ in kaldığı bir otel arkadaşlar, gerçekçi olalım. Gerçi bu isimler çok beni açmasalar da Einstein kalmış, Nikola Tesla kalmış. Of yine bir hüzün kapladı, yine bir yıkıldım ben. Neyse acı gerçeğimle birlikte Belgrad rehberi yazıma devam edeyim en iyisi. Bu meydanın güzelliği Parlemanto binasına, Belediye Sarayına, müzelere, cafelere hatta Aziz Sava kilisesine yakın olmasıdır.
Meydan ana caddelerin kesişme yerinde olduğundan sürekli hareketlidir.
Tanır mısınız, adını hiç duydunuz mu bilmem ama kendisine yer vermesem olmaz bir isimdir Ivo Andriç. Mimar Sinan eseri olan Vişegrad şehrindeki Sokullu Mehmet Paşa köprüsünü kitabının kahramanı olarak alan yazar “Drina Köprüsü” kitabıyla nobel ödülü almıştır. Köprü ve ilgili roman ile ilgili araştırma yazılarıma şuradan – Drina Köprüsü – ulaşabilirsiniz. Üst paragrafta adı geçen Terazija meydanına yakın bir konumdadır.
Madem kişilere geldik dünyanın gördüğü en büyük bilim insanlarının başında gelen Tesla’ ya gelelim. Onsuz çağdaş bir dünyayı hayal edebilmenin imkansız olduğunu söylersem doğru bir cümle kurmuş olurum. Müzesi çok başarılı mutlaka görülmelidir. İçinde aklınızın halen bu çağda almadığı Tesla eserleri hakkında bilgi alacaksınız, deneylere katılacaksınız.
Bonus bilgi : Büyük bilim insanı vasiyeti üzerine yakılmıştır. Bu müzede külleri saklanmaktadır. Tesla’ nın küllerinin önünde içinizden geçen duayı edebileceksiniz.
Burası da yine bir isimden ötürü çok çok önemli yerlerden biridir. Meraklısı için çok önemli demek daha doğru olacaktır. Ancak şunu da belirtmeden geçmek istemem burası belki de dünyanın ( benim nazarımda ) en büyük iki liderinden birinin mezarına ev sahipliği yapar. En önemli liderlerden biri kim derseniz; elbet ATATÜRK diğeri de Mareşal Josef Broz Tito’dur.
Seveni olduğu gibi sevmeyeninin de olduğunu biliyorum ve açıkcası sevmeyenleri kaale almadığımdan yazımda onun mezarına yer verdim.
Kendi ismine ilave olarak aldığı TİTO’nun Roma imparatoru Titus’a hayranlığından geldiğini söyleyenler var. Bir rivayete göre de girdiği oyunlar, müsabakalar da hep kazandığından onu takımına almak isterlermiş. O oyuna girince sen yaparsın, sensin gibi anlamlara gelen ti to, ti to diye seslenilirmiş. Tınısını sevmiş olmalı diye düşünüyorum, tam da emin değilim ama yine de yazmak istedim. İmzalarını atarken bile Yugoslavya Mareşali J.Broz Tito diye atarmış. Onun hayatını uzun uzun anlatmaya niyetim yok! Ancak bilmenizi istediğim birkaç değerli bilgiyi de es geçemem.
Naziler, tutuklanması için başına yüz bin altın koyduğu Tito Yugoslavya’nın birliğini sağlayan adam olarak tarihe geçti. Vefatından kısa bir süre sonra bu birlik çöktü.
Onun için kapitalistlerin hayatını seven bir komünist derler, doğrudur. Hayatı, eğlenmeyi seven lider ülkesinde kısmi bir komünist rejimi uyguladı ve Washington ile daha yakın ilişkiler kurdu.
Son olarak Stalin’den ayrılığı ilan eden ilk komünist lider oldu ve hayatta kaldı diyerek Tito’ya istemeyerek veda ediyorum. Pardon son cümlem de şu olsun daha doğrusu bir anı, bir an aktarmak isterim. 1980 de öldüğünde evimizde bir matem havası olmuştu. Evde bir hafta boyunca radyo açılmadı. Okula gittiğimde herkesin böyle yaptığını sanmıştım, herkesin Tito’yu tanıdığını filan düşünmüş olmalıyım ki Tito ölmüş filan demiştim, o kim diye bana bakan çocukları hayal meyal hatırlıyorum. Daha ilkokul birinci sınıftaydım ülkemiz karışık bir dönemden geçiyordu, susmam gerektiğini anlamıştım.
Ez cümle bizde Tito sevgisi aileden gelen o topraklardan gelen bir yadigar. Halen de Balkanların neresine giderseniz gidin onun adını duyarsınız. Onu seven ve nefret edene rastlarsınız. Fakat tarihi büyük adamlar yazar Tito’da onlardan biridir.
İşte bu adamın mozelesini ve Yugoslavya tarih müzesini Belgrad’ın Dedinje semtinde ziyaret edebilirsiniz. Bu semtin bir diğer önemi ise Kızılyıldız ile Partizan’ın stadyumlarının bulunduğu mahalle oluşudur. İki ezeli rakibin stadyumları arasındaki mesafe yaklaşık olarak 1 kilometredir.
Gelelim şehrin eğlenceli kısımlarına. Eski Belgrad tarafında şehrin bohem kısmını tatmak için ideal yer bu bölgedir. Nesiller boyu sanatçıların sohbet ve eğlence ile gündüz ve gecelerini geçirdikleri Skadarliya’ daki restoranları deneyimleyiniz. Belgrad’ ın ruhunu koruyan bu bölgede sokaklarda gezmek hipster sıfatıyla anılan cafe, bar ve restoranlara girip çıkmak size iyi gelecek. Geleneksel müziğe kulak verin, içinizden dans etmek gelirse hiç çekinmeyin Sırplar müziği ve dansetmeyi çok severeler, katılın hiç çekinmeyi.
Sıra sıra dizilmiş mekanlardan en bilinenleri Dva Bela Goluba, Tri Şeşira, Şeşir Moj, Zlatni Bokal ve Dva Jelena’dır. Bu bölge ile söyleyeceğim tek şey eğlencenin tadını çıkarın demek olur.
Skadarlija bölgesinde geleneksel eğlencenin dışına çıkmak isteyenleri de Cetinjska caddesine yönlendiririm. 15 numarada eskiden bira fabrikasının bulunduğu yerde yeni bir eğlence merkezi ortaya çıkmıştır. Balkan müziği ve lüks barlar olmayan bir gece hayatı hayal ediyorsanız burası size göre. Jazz, funk, indie rock, pop, 40’lı 50′ li yıllar müziği gibi seçkiler bulacaksınız. Tüm bunların yüz metrekare içerisinde bulunması bir gecede değişik atmosferleri tecrübe etmenizi sağlayacak.
Bonus bilgi: Şehirde çeşme suları içilir. Sırpçada da aynen söylendiği gibi çeşmalardan su içilir.
Şehirde iki nehir birleşir Tuna ve Sava. Şehrin gözde eğlence ve dinlence yerleri bazen nehir kıyısında bazen de tam üstünde yani adacıklardadır. Ben kenarından başlayayım yani Zemun’dan.
Bu bölge şimdiye kadar anlattığım eski Belgrad’ın tam karşındadır. Sava nehrinin kıyısındaki bu muhit şehrin en tatliş kısmıdır elbette bana göre. babamın anlattığına göre Belgrad’tan ayrı bir şehir gibiymiş Zemun. Artık orası bir semt deyince babam bi şaşırmıştı. Ama haklı olduğunu gidince gördük zira oralılar da biz Belgradlı değil Zemunluyuz derlermiş bunu öğrendik.
Daha sessiz ama daha samimidir. Gardoş tepesi restoranlarla dolu dar ve kısa sokaklarıyla ünlüdür. Tepesinde teleskopla şehrin manzarasını seyredebileceğiniz bir balkonu vardır.
Zemun’un en tanınmış sembolü Milenyum kulesi de buradadır.
Son yirmi yılda Belgrad gece hayatıyla eş anlamlı hale gelen gece kulüpleri nasıl ünlü olmuşsa nehir evleri de o şekilde ünlenmeye başlamıştır. Hatta gitmeden önce araştırınız bazılarında konaklama imkanı da vardır.
Belgrad’ ın ikinci büyük adası Ada Medjica şehrin içinde olağanüstü sessizliğin tadını çıkarabileceğiniz bir yer. Belgrad denizi olarak tanınan Ada Ciganlija, iki set vasıtasıyla kara ile birleşmesiyle oluşmuştur.
Adadaki yapay gölrenkli eğlenceler için ideal. Birçok restoran, bar ve gece kulübü de var.
Temmuz ayında gidişimde suya girmiş ve sahil çakıl taşlı olsa da bayılmıştım. Yazın gidecekler mutlaka uğramalı derim.
Bonus bilgi : Bisiklet severler için Belgrad harika bir şehirdir. Özellikle nehir kenarında Mila Gale Muşkatiroviç spor merkezinden Ada Ciganliya’ya kadar uzanan bisiklet yolu mükemmeldir. Yol nehir boyunca uzanıyor ve her iki başlangıç noktasında bisiklet kiralanabiliyor. Branko köprüsünde asansör olduğundan Zemun tarafına geçmek isterseniz bunu kolayca yapabilrisiniz.
Balkanların gerçek ruhunu hissetmek için nehir teknelerini ziyaret etmelisiniz. Gürültülü müzik ama eğlenceli müzik, konuşmalar gülüşmeler, yeni arkadaşlıklar kısaca parti şehri Belgrad’a hoşgeldiniz! Sizin yapmanız gereken hangi tekneye bineceğinize karar vermek.
Şehir hakkında bilgi edinebileceğiniz turistik bilgi merkezleri havalimanından tutun da Knez Mihaliova caddesine, tren garına kadar her yerde karşınıza çıkacak. Ama siz en iyisi yerel halka ya da konaklama yaptığınız yerdeki görevlilere sorun. Hem böylece insanlarla konuşma şansı elde edersiniz benden söylemesi.
Yine de şimdiden plan yapmak isteyenlere bir kolaylık daha gelsin şuraya tıklayıp Belgrad turizm sayfasına gözatınız.
Belgrad yazım umarım gidecek olanlara rehber olur ve umarım hoşunuza gitmiştir.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Diğer yazılarımdan bazılarının da linkini aşağıya bırakıyorum.
Ivo Andriç ile alakalı yazıma buradan
Sırbistan’ ın az bilinen ten yolu yazıma buradan
Balkan sineması severler için Emir Kusturica yazıma şuradan
Saraybosna yazım da huzurlarınızda Saraybosna’ da gezilecek yerler !
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.