En önemlisi de arşiv bölümünü gezmemizdi .Çünkü bu arşiv Türkiye nin en büyük müzik arşivi .TSM 15.000 eseri , THM yaklaşık 10.000 eseri ve bir o kadar da yabancı müzik eseri var ki görülmeğe değer .Günümüzde çıkan her müzik arşive alınıyor .( elemeden geçerek tabii ki ismail yk ararsanız bulamazsınız yanii ) . Taş plaklar , long play lar , kasetler ve nihayet cd ler …Kimler kimler yok ki arşivde ; klasik müzikten , Anadolu ozanlarının derlemelerinin kayıtlarına, Rock müzikten , r&b ye her şey orda.
Müzik programı yapanlar listelerini hazırlıyorlar ,söyleyeceklerini yazıyorlar , daha sonra kayda giriyorlar . TSM ve THM şarkıları çalan programlar genelde icracılar tarafından kayda alınıyor ve sonra yayına veriliyor . Yalnız kayda verileceği zaman kadar bir çok düzeltme ve teknik işlemden geçerek en iyi müzik olması için ciddi mesailer harcanıyor .Canlı yayınlar bir başka alem , konuklu programlar daha zor … İşte o gün orada anladım ki radyocuların , televizyoncuların işleri gerçekten çok emek istiyor .Hep bir telaş içerisindeler , hep iyi olmasının peşinde koşuşturmaktalar .Bizlere ulaştırdıkları şarkılarla hüzünlendik , keyiflendik kalkıp oynadık .İnsanoğlu aya ilk adımını attığında , darbe haberi ile uyandığımızda , maçlarda coştuğumuzda onlar hep işlerinin başındaydılar .
Hele 90 lar dan önce doğanlardansanız , sizin de ilk göz ağrınız TRT radyolarıdır :). Çocuk saatini dinlemeden okula gitmezdik .Sabah 11:00 de başlayan programda tarih , coğrafya gibi bilgiler verilir , çocuk tiyatroları olurdu .Ahh bir de Şefik amcanın maceraları diye bir program vardı ki dinlerken mest olurdum .Hatta bende ki gezip görme , keşfetme merakını tetikleyen programdır diyebilirim. Onlar bir evde amcalarının dizlerinin dibine oturmuş maceraları dinleyen iki kardeşler sanırdım .Ne kadar şanslı olduklarını düşünürdüm. .En çok Afrikaya gidişlerini anlatmasını severdim. Program bitince beslenme çantasını kaptığım gibi okula koşardım . Eve gelince ödevler yapılır , akşam olmak üzere iken yine radyomuz açılırdı.Bu kez de arkası yarın başlamış olur , ailecek dinlemeye koyulurduk .
Bu sahne sadece bizim evimizde değil sanırım tüm ülkede aynıdıydı , çünkü hayatımızın tek rengiydi bu .Taa ki her eve TV girene kadar .Sadece akşamları 20:00 de yayına başladığı için radyo uzun bir zaman bizim neşe kaynağımızdı.Bazen elektrik kesilirdi ya da bizim o çoook eski radyomuz cızırtı yapardı. İşte o anlarda ağlamaklı olduğumu çok net hatırlıyorum .Temsil dediğimiz radyo tiyatrosunu dinlerken ; merdivenden inen adamın çıkardığı ayak seslerini merak ederdik. Dalgaların sahile vuruşu , martıların uzaklaşan sesi , yağmur sesi nasıl yapılıyordu ? Kapı gıcırtılarını bazı oyunlarda ürkütürdü . Ben hepsini hayal eder, olayın geçtiği evleri kafamda canlandırırdım .Bu bağlamda hayalgücümüzü genişletmek adına radyolar çok büyük bir misyon üstlenmiş oluyorlardı. . Bütün o seslerin gerçek sahiplerini merak ederdik . Seslendirme sanatçılarından Çetin Tekindor , İstemi Betil , Arsen – Can Gürzap , Işıl Yenersu , Olcay Poyraz ilk aklıma gelenler …
Polisiyeden tutunda klasik eserlere kadar çeşit çeşit eser onların sesleri ile evimize gelirdi .Sefiller dinlemiş çok beğenmiştim , babam ertesi gün kitabını almıştı , sevinçten havalara uçmuştum . Paris ‘te Viktor Hugo nun evine gittiğimde aklıma gelmişti de kendi kendime gülmüştüm .O eski kitabım halen durur ve en sevdiğim romandır . Şimdi de internet üzerinden yayın yapan bir takım siteler mevcut .Ben birine aboneyim ve arasıra dinliyorum .Çok keyifli hatta linki vereyim çok aramamış olursunuz .http://www.radyotiyatrosu.org/sefiller/
Sizin de unutamadığınız temsiller var mı ? Neyse siz onları düşüne durun , saat kaç oldu temsil başlamak üzere radyoyu açmalıyım :))
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.