Fes’in kalbinde, dar sokaklarda kaybolurken burnumuza çarpan keskin bir koku… Bu koku bizi şehrin en eski ve en gizemli yerlerinden birine, “tabakhane” denilen imalathanelere götürüyor.
Tabakhane demişken o meşhur sözümüz aklımıza geliyor. “yavaş yavaş, tabakhaneye b*k mu yetiştiriyorsun” Bu cümlenin öyküsünü anlatacağım ama sabırlı olun. Neticede acelemiz yok tabakhaneye yetiştirecek bir şeyimiz yok değil mi?
Haydi o zaman yavaştan başlayalım. Hatta sizi çocukluğumundan bir anıya götüreyim.
Eskiden İstanbul oldukça kokulu bir şehirdi. Haliç kokardı, Haliç’in yanı sıra, Kurbağalıdere ve Zeytinburnu sahili de keskin kokularıyla meşhurdu. Halama gitmek için sülalenin kadınları toplaşır, Sirkeci’ den trene biner Kanarya’ ya giderdik. Tam Zeytinburnu sahilindeki Kazlıçeşme’ye yaklaşınca herkes birbirini uyarırdı. Burnunuzu tıkayın diye. Treni her gün kullananlar alışmıştı onlar koku bile almazlardı. Küçüktüm ve neden koktuğunu anlamazdım. Büyüklere özenip ıyy, böh, ne pis filan derdim.
Ehh yaş ilerleyince deri yapım atölyeleri varmış, koku ordan gelirmiş onu öğrendim. Yıllar sonra da o deri yapım yerlerine tabakhane dendiğini öğrendim. Fakat tabakhaneye b*k mu yetiştiriyorsun sözünün kaynağını taaa kırkaltı yaşımda Fas’ ta tabakhaneye gidince araştırdım ve öğrendim. Hepimiz alelacele yapılan işlerde, gereksiz telaşlı anlarda kullandığımıza göre çabuklukla alakalı olmalıydı değil mi?
Gelin o hikayeden önce Fas deri atölyelerinde, şu meşhur kokuların geldiği yerde neler oluyor onu anlatayım size.
Fes gibi karmaşık bir şehirde yol, iz bulmak çok zor ama tabakhaneleri bulmak kolay olacaktır. Sebebi sanılanın aksine kokuyu takip etmek değil turist gruplarını takip etmek. Yaklaştığınızı da deri ürünleri satan dükkanlar çoğaldığında anlayacaksınız. İlla ki biri çıkıp size “almanız şart değil, yukarı çıkıp fotoğraf çekebilirsiniz” diyecek. Bu kişilere güvenebilirsiniz, teraslardan deri işlemeyi izlemek için dükkanların içinden geçip dar merdivenlerden yukarı çıkmanız yeterli.
Bu dükkanlardan birini gözünüze kestirip girin. Girişte elinize taze nane tutuşturup size “buyrun naturel parfüm” espirisini yapacaklar, gülümseyerek alın. Çok da gülümsemeyin. Yanlış anlamaya meyililer hemen size bir şey satmak için yapışıverirler.
Tamam terasa çıktınız aşağıya baktığınızda elbet koku rahatsız edecek ama siz görsele odaklanın. Aman da aman, ne kadar güzel rengarenk, aaa ne yapıyor bu adamlar, şuradan mı fotoğraf çeksem buradan mı daha güzel diye şaşkınlık dakikalarını yaşayın. Yaşadınız, bitti mi, işte şimdi siz yavaştan o insancıkların içinde bulunduğu zor işi değerlendirmeye başlayacaksınız. Bence kendi işinizin her türlü zorluğuna şükredeceksiniz.
Dört çeşit hayvanın derisi işleniyor. İnek, koyun, keçi ve deve. En kıymetlisi deve ve keçiymiş ama sebebi hakkında en ufak bir fikrim yok. Belki daha dayanıklıdır, belki de işlenmesi daha kolaydır.
Derilerin kullanılacak hale gelişini işlem sırasıyla aşağıda anlatmaya başlıyorum.
Kurutma: Hayvan kesilir kesilmez derisi alınıp kurumaya bırakılır. Bu işlem şehrin farklı sokaklarında, renkli tabakhanelerden uzak bir yerde gerçekleşir. Tesadüfen gittiğim bu yer oldukça kötü kokuyordu.
Tüylerden Arındırma: Bu işlem için deriler, inek sidiği, kalsiyum asit, su ve tuz karışımına bastırılır. Bu karışım, sağlam derinin üstündeki tüylerden arındırır. Bu da apayrı bir bölgede yapılıyor.
Yumuşatma: Karışımda 2-3 gün bekledikten sonra deriler kazınır ve kurumaya serilir. İşte tam da tabakçılık denilen işi yapanlar bu kişiler.
Boyama: Güvercin pisliği ve su içeren karışımlı teknelere aktarılır. Amonyak içeren güvercin pisliği deriyi yumuşatır ve boyayı emecek hale getirir.
Renklendirme: Son aşamada, güvercin pisliği ve suya eklenen doğal boyaların bulunduğu toprak çukurlara deriler atılır. Üç saat boyunca ayakla ezilirler. Bu işlem sırasında çalışanlar zehirli karışıma kadar batarlar. Bu kısım da biz turistlere o renkli fotoğraf karelerini hediye eden kısım.
Kurutma: İşlem bittikten sonra deriler kurumaya asılır.
Teslimat: Kuruyan deriler eşeklere yüklenip deri işleme atölyelerine gönderilir. Buralarda çanta, kemer, cüzdan ve ayakkabı gibi ürünlere dönüştürülürler.
Tabakhane bölgesinde görünce şok olduğum şey insanların bellerine kadar bu zehirli karışımda durması. Bir de üç saat çalıştım eve gideyim yok ki, ezeceksin de ezeceksin belki tüm gün.
Çok da para kazandıklarını sanmıyorum. Yine cebi dolan suya sabuna dokunmayan birileridir kesin. Adalaletin bu mu dünya, ahh ahh…
Bu insana zararlı işlemlerdeki en sevdiğim kısım ise işlenmesinde doğal boyalar kullanılmasıydı.
Bu işlemlerde kullanılan doğal boyalar oldukça ilgi çekicidir:
Yumuşaklık vermesi için zeytinyağı eklenir. İşlem bitince kuruması için yine her köşeye asılıyorlar.
Burda işleri bitince eşeklere yüklenip deri işleme atölyelerine gidiyorlar. Ordan da dükkanlara çanta, kemer, cüzdan ayakkabı şeklinde satılıyor.
Hafiften bütün ürünlerde kokular kalıyor fakat bu koku ürünün gerçek deri olup olmadığını gösteriyor. Kullanıldıkça güzelleşiyor, yumuşuyor ve yıllar içerisinde tam kıvamına geliyor. Demem o dur ki elinizde gerçek deriden yapılmış olduğunu bildiğiniz bir ürün varsa aman ona bütün sevginizi verin.
Diğer yandan zannedilmesin ki Fas’ ta üretilen tüm deri mamüller bu yolla yapılıyor, elbette bu mümkün değil. Yoğun ihracata yetişmek için fabrikalarda yapılıyor ama bizim gibi turistler için eski tabakhaneleri aktif tutuyorlar. Bu gerçeği de bilerek eğer böyle bir deri ürün almak istiyorsanız tam yeri Fes şehrindeki bu tabakhane civarındaki dükkanlar aklınızda olsun.
Faslılar, el yapımı terliklerine Babuş ismini verirler.
Bu terlikleri yapmak için üç farklı deri türü kullanılır. Terliklerin üst kısmı dana derisinden, içi keçi derisinden ve tabanı ise hayvanın başından elde edilen daha kalın deriden yapılır. Bu terlikler asıl olarak giymek için değil, hatıra olarak satın alınır.
Kemer, cüzdan, çanta ve benim gibi ayaklarınızı her uzattığınızda Fas’ ı hatırlayacağınız bir puf alabilirsiniz.
Dilimizde acele işi olana söylenen, içinde nahoş bir kelime içeren bu soru cümlesinin çıkış yeri Osmanlı döneminde deri tüccarlarıyla meşhur Safranboluymuş.
Derinin işlenip kullanılır hale getirilmesi işleminin adı tabaklamak. Yukarıda anlattığım işlemler o dönemde Safranbolu’da da yapılırmış.
Ham deri kıllardan, yağ ve et tabakalarından temizlendikten sonra taze köpek dışkısıyla işlem görürmüş. Hani yukarıda inek sidiği, güvercin pisliği dedim ya demek Safranbolu’ da da köpek dışkısı. Hadi köpek b*ku diyeyim de rahatlayayım :)
Eskiden, bu aşamaya gelindiğinde çoluk çocuk köpek b*ku toplarmış. Asıl önemli olan taze b*k olmasıymış.
Bu nedenle, b*ku toplayanlar dumanı üstündeyken kaptıkları gibi koşa koşa tabakhaneye yetiştirirmişler. Çünkü bayat b*k para etmezmiş. Taze köpek b*kuyla işlem gören derinin daha kaliteli olduğuna inanılırmış.
İstanbul Kazlıçeşme’deki deri fabrikaları da yıllarca bu yöntemi kullanmış.
Bugün bu tür dericilik tamamen bitti, kimyasallarla da aynı sonuç elde ediliyor. Çok pis bir yazı oldu farkındayım da bu iş iki ucu b*klu değnek demek zorundayım. Kimyasalla işlem yapmak kötü, bir hayvanın derisini üstümüzde taşımak da can sıkıcı. Sektör çalışanlarının işi zor. Off neden böyle çıkmazlara girdim durduk yere…
Sizinle ne güzel gezip gördüğümü paylaşacaktım ama bir anda iğrenç detaylarla dolu bir yazıya dönüştü.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Diğer yazılarımdan bazılarının da linkini aşağıya bırakıyorum.
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
6 Comments
Yinr keyifle okunan bur yazı, teşekküler ?
Sayende Fes tabakhanelerine yeniden gitmiş oldum Şükrancım, eline sağlık. B.k yetiştirme hikayesini daha önce okumuştum ama senin dilinden okumak daha keyifli.
Köpek dışkısının kullanılması masum. Günümüzde özellikle Çin’de derisini kullanmak için milyonlarca köpek katlediliyor. Yazınıza bir ilave yapmış olayım, alınan deri ürünlerde hangi hayvanın kullanıldığının mutlaka sorgulanması şart. Çünkü kültürel farkların bazen nahoş getirileri de olabiliyor.
ilk kez duydum ve şok oldum. üzücü. Çok teşekkür ederim okuduğunuz için
O kadar köpek varmıymış Safranbolu’da :))
Güzel yazı…
Fes’i maalesef göremedim, inş bir kez daha Fas’a gidebilirim..
özellikle köpek çiftlikleri varmış. Sadece Safranbolu da değil meğer başka Anadolu şehirlerinde de bu şekilde tabaklanırmış. Yazdıktan sonra okudum mesela Erzurumda. Enteresanmış