Mustafakemalpaşa ilçesini ve etrafındaki güzellikleri anlatacağım bir yazı okumak üzeresiniz. Bursa’ya bağlı olan Türkiye’nin adında en çok harf barındıran ilçesi burası. Sizin için ilk kez duyacağınız bilgileri derledim. Eksiklerim mutlaka vardır ancak saymakla bitmez güzellikleri olan bir bölge olduğu için anlatması benim için de zor. Lafı uzatmadan yazıma başlayayım, yolumuz anlatacaklarım uzun.
Bursa’ya bağlı bir ilçe olsa da aslında Balıkesir’e hemen hemen aynı mesafededir. İstanbul’dan İzmir’e giden otoyoldan geçen herkes mutlaka tabelasını görmüştür. Osmangazi köprüsünü kullananlar ise Bursa’yı hiç görmeden ilçeye kolayca ulaşabilirler.
Mustafakemalpaşa, Bursa’ya: 83 km, Balıkesir’e 80 km, İzmir’e 252 km. mesafededir. Mustafakemalpaşa-İstanbul arasındaki uzaklık resmi evraklara göre 301 km. olsa da İstanbul’un neresinden gittiğinize göre değişir. Eğer karayoluyla değil de Bandırma’ya feribotla geçerim derseniz aklınızda olsun Bandırma- Mustafakemalpaşa arasındaki uzaklık 64 km.dir. Kısaca ulaşımı kolay bir noktadadır.
İlçe ve çevresinde yapılan arkeolojik çalışmalar, bölge tarihinin prehistorik döneme (M.Ö3000–2000) kadar uzandığını göstermektedir.
Eski adı Kirmasti (Kremastre) olan ilçede Hitit Uygarlığı, Bitinya Krallığı hüküm sürmüş; Miletopolis adında bir yerleşim kurulmuştur. Romalılardan sonra Bizans, Selçuklu, Karesioğulları yönetimine geçmiştir.
Bizans döneminde MS.301-331 yılları arasında Kirmasti kasabası adının da kasabanın kadın yöneticisi olan Kirmastorya’ dan geldiği sanılmaktadır. İlçenin yaşlıları halen bahsederken Kirmasti derler bu sizi şaşırtmasın. Aynı zamanda Kirmastorya’ nın erkek kardeşi olan Mihaliç de bugün Karacabey olan bölgesinin hakimi idi. Hani peynir reyonlarında görürsünüz şöyle bol tuzlu olanından mis gibi peynirin vatanı işte burasıdır, adını işte bu mihaliç’ tan alır.
1336’da Osmanlı Devletine katılmasından sonra Kirmasti’nin geliri Lala Şahin Paşa’ya verilmiştir. Lala Şahin Paşa kendisine tımar olarak verilen Kirmasti’de imar hareketlerine girişerek, cami, medrese ve hamam yaptırmış. Öldüğünde naaş’ı Kirmasti’ye getirilerek, kendisinin önceden inşa ettirdiği türbesine defnedilmiştir.
1908 salnamesine göre 93 harbi göçmenlerleriyle nüfus artmış 56.116 kişiye ulaşmıştır. Kafkas bölgesinden gelenler; Kadirçeşme, Karaorman, Soğucak, Güvem, Koşuboğazı, Karapınar, Kömürcükadı, Döllük, Eskimezarlık gibi köyleri kumuşlardır. Rumeli’ den gelen göçmenler de Hamidiye, Selimiye, Çırpan ve Vıraca Mahalleleri ile Tırnova, Fındıcak, Kosova, Yenice, Demirdere, Kazanpınar, Sarımustafalar gibi yeni yerleşim birimleri oluşturmuşlardır.
1919 yılına gelindiğinde ise bu kez Yunan işgali ile darmadağın olmuş bir ilçe görüyoruz. Tam 26 ay Yunan işgalinde olmasının yanısıra Çerkez çetelerinden de illallah demiş halk kurtuluş savaşı sırasında önemli rol oynamıştır. Yüzlerce şehit vermiş ilçeden Yunanlılar ve çeteler 1922 yılında uzaklaştırılmıştır.
Aynı yıl ilçenin adı Lalaşahin olarak değiştirilse de Edirne’de de aynı isimli ilçe olduğu anlaşılır. Bunun sonucunda oylama ile ilçenin adı Mustafakemalpaşa olarak değiştirilir.
İlçe merkezinden 230 km. uzunluğundaki Mustafakemalpaşa çayı geçer. Uluabat gölüne dökülür.
En yüksek yer 1336 metre ile Çataldağdır. Mustafakemalpaşa’nın % 60 orman ve % 40 ovadır. İlçenin bereketli ovalarında salçalık domates ve biber en çok ekilen üründür. Zaten yörede bol miktarda salça fabrikası vardır. Yolunuz düşerse ve elbet mevsimi ise domates ve biber almayı unutmayın!
Tarımın dışında bölge aslında madenleriyle de önemli bir yerdir. Özellikle; bor minerali yatakları öne çıkıyor. Kestelek köyünden çıkarılan bor madeni dünya bor üretiminin % 60 kadardır. Ayrıca mermer yatakları da azımsanmayacak kadar çok olduğu gibi literatüre Mustafakemalpaşa mermeri olarak geçen bembeyaz mermerin vatanıdır.
Edirne fatihi Lala Şahin paşanın türbesi, çayın iki yanı, eski camiler küçük ilçede bir saat içinde gezilecek şekilde yakın yakındır. Asıl gezilecek yerlerse ilçe civarındadır.
Biz gezimize eşimin babasının köyü olan Mustafakemalpaşa’ya 17 km uzaktaki Sünlük köyünden başladık.
Köy dağ eteğinde konumlanmış. Bir zamanlar buranın halkı yoğun olarak ipekböcekçiliği yaparmış. Ama şimdilerde ipek kullanımının azalması belki de zor bir iş olduğundan olabilir, yapılmaz olmuş. Rahmetli kayınpederim çocukken ipekböceği toplarmış. Demek ki o kadar da eski bir tarihten bahsetmiyoruz.
Köyün Kurtdere adındaki deresinde yaz-kış su vardır. Ayrıca minik şelale ve oluşan göl köylü için bir nimettir. Minik dağ ve ormanın dibinde olduğundan doğası bozulmamış. Daha geçtiğimiz haziran ayında arıcılık yapan bir köylünün kovanlarına ayı saldırmış. Aynı dönemlerde köye kurtlar inmiş. Bu olay sayesinde doğanın fazla tahrip edilmediğini anlıyoruz. Elbet köylü için zor bir durumdur ama açıkçası beni sevindirdi.
Köy ile ilgili öğrendiğim diğer enteresan bilgi ise köyün sakinlerinin ormanda günde 30 km yürüyerek İtalyanların gözdesi ayı mantarını toplamaları. Bu mantarlar devasa büyükleriyle dikkat çekiyor. Tanesi 2 kiloya kadar ulaşıyormuş. Korona günlerinde yoğun bir şekilde İtalya’ya ihraç edilmiş. Elbet bir mevsimi var o mevsim de bahar.
Hepsi bir yana doğa harikası olan köyde eşimin ata ocağından geriye kalan bir bahçe ve artık yerinde olmayan bir köy evi vardı. İnsan öyle gördüğünde içini hüzün kaplıyor. Keşke şartlar başka türlü olsaymış da köylerinden göç etmek zorunda olmasalarmış. Vesileyle kayınpederimi de ve yitirilen diğer aile büyüklerini rahmetle anmak isterim. Ruhları şad olsun.
Biz köyü gezdikten sonra civarını gezdik. Sizin için Mustafakemalpaşa civarında gezilecek yerler listesi yaptım. Umarım gitmeye karar verdiğinizde işinize yarar.
Muradiye Sarnıç köyüne yakındır. İlçe içinde tabelalar ile yönlerdirme mevcuttur. Yolu düzgündür ve ilçeye 18 km mesafededir.
Mustafakemalpaşa ilçesinin güneyinde Karadere üzerinde olan şelalede sular 38 metreden büyük bir hızla dökülür. Suların kaynağı Çataldağ eteklerinden doğan bir kaç küçük deredir. Ayrıca Şelale çevresi ilçe belediyesi tarafından piknik alanı olarak güzelce düzenlenmiş. Belli bir ücret karşılığında bu tabiat parkına aracınızla ya da yaya olarak girebilirsiniz. Belediyenin işlettiği büfeden çay kahve, bisküvi, sandviç gibi şeyler alabilirsiniz. Hemen önündeki masalarda oturabildiğiniz gibi kayın ormanındaki piknik masalarında da oturabilirsiniz. Evinizden hazırlıklı gelirseniz harika bir piknik yapacağınıza garanti ederim.
Şelaleye mevsimine göre değişen sayıda merdiven ile iniliyor. Fakat yazın su az merdiven çok, baharda ve kışın su çok olduğundan merdivenler azalıyor. Ama manzara her mevsim enfestir.
Bu şelalenin bir deprem sırasında oluştuğu varsayılıyor. Su her mevsim soğuk doğal olarak, uyarayım baharda su çok olduğu için yağmurluk işinize yarar. Adı üstünde Suuçtu şelalesindesiniz su uçar gelir sizi ıslatır.
İlçeye çok yakın olduğu için uzun yıllardan beri bir dinlenme yeri olarak değerlendirilmektedir.
Çıkış noktasında 49°C olan sıcak olan termo mineral su 37°- 38°C ‘ye soğutularak insanlarla buluşuyor. Romatizma hastalıkları, hareket sistemi hastalıkları, deri hastalıkları ve daha birçok hastalığa iyi geldiği söyleniyor.
Mustafakemalpaşa Belediyesinin işlettiği tesis gecelik kiralanabilen daireler ve kadın erkek ayrı olmak üzere 2 hamamdan oluşuyor. Ayrıca bahçesinde de ayaklarınızı sokabileceğiniz küçük su havuzları var. Üstelik ücretsiz bir şekilde ayaklarınızı sokabilirsiniz. Ama yeteri kadar üstüne düşülmemiş oluşu üzüntü verici. Çünkü insan sağlığına bir hizmet vermek üzere doğada hazır vaziyette bir kaynak burası. İlçe, Bursa belediyesi, sağlık bakanlığı, kültür bakanlığı artık hangi makam ilgilenir bilemiyorum ama öyle arada kaynayıp gitmemesini diliyorum.
Paşalar köyü yakınlarındadır. 1965 yılında orman yolu açılırken farkına varılan bu kıymetli fosil yatağında atlar, zürafalar, gergedanlar, filler ve daha birçok hayvan kalıntısına ulaşılmıştır. 1983 yılında başlayan Prof. Dr. Berna Alpagut’un çabalarıyla 36 yıl süren bir çalışma bu kazı. Dile kolay 36 yıl ve devamında tanıtılması için süregelen çaba takdire şayan doğrusu. Kendisi okumayacak bile olsa buradan tebrik etmek istiyorum.
Ayrıca 2002 yılında dünyada sadece Paşalar yöresinde rastlanan bir fil türünün fosilleri bulunmuş. Bu fil türüne verilen isim ise Paşalarensis’tir. Unutmadan çıkarılan fosiller Bursa Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Ben henüz görmedim ama korona sonrası daha geniş bir Bursa gezisinde tanışmak isterim kendisiyle.
Meraklısı olabilir düşüncesiyle kazının detaylarının bulunduğu çeşitli yazıların linki de bırakıyorum.
https://pasada.com.tr/?s=pa%C5%9Falar+kaz%C4%B1s%C4%B1
Mustafakemalpaşa Üçkurnalı veya Melde Bayırı olarak anılan bölgede yer alıyor. Kazı çalışmalarında Apollon heykeline ait parçalar, bir hamam, yıkık moloz taş duvarlar arasında mozaik izlerine rastlanmıştır. Bu antik bölgeyi duyunca kadim uygarlıklara ait nice eserleri toprak altında günışığı bekliyor, diye düşünmemek elde değil.
Mustafakemalpaşa merkezinde Sabribey Mahallesi’ndedir. Osmanlı Devleti döneminde, ilçede yaşayan Rumlara ait kilisede öğrenim gören rahibelerin yatakhanesi olarak kullanılmıştır.
Kurtuluş Savaşının kazanılması ve Rumların ilçeyi terk etmesiyle bina bir süre boş kalmış,
Cumhuriyetin ilanı ile kız okulu olarak üçüncü sınıfa kadar hizmet vermeye başlamıştır. 132 metrekareye yapılmış üç katlı bina neyse ki restorasyona girmiş ve ilçede değer katacak bir müzeye dönüşecek. Umarım korona sonrası ziyaret edebiliriz.
Bu türbe Mustafakemalpaşa Çayının kenarında, Lalaşahin Mahallesi’ndedir. Enteresan olan ise türbenin Lala Şahin Paşa ölümünden önce, 1348 yılında yapılmıştır.
Bu zirve benim deneyimlemediğim ancak bir gün mutlaka çıkmak istediğim bir nokta. Manzarası efsaneymiş, çıkanlardan ve sağolsun internet ortamındaki fotoğraflardan biliyorum.
Ayrıca trekking yapanların, yeni rotaların peşinde olan doğa severlerin deneyimlemesini tavsiye ederim. Çok bilinmeyen bir yer olduğu için detaylı bir tarif arıyordum. İmdadıma Mustafakemalpaşa yerlisi olduğunu öğrendiğim sevgili arkadaşım Şule yetişti. Komşusu Ali bey zirveye defalarca çıkmış biri. Dolayısıyla en sağlam kaynak olarak onun yol tarifini aynen buraya aktaracağım. Yeri gelmişken kendisine teşekkürü borç bilirim.
Mustafakemalpaşa merkezden Suuçtu Şelalesi‘ne 19 km gidilir. Şelale girişindeki gişelerden sağdaki toprak yola girilerek alabalık tesisi tabelalarını takip ederek 8 km daha yol kat edince alabalık tesislerine ulaşılır. Unutmadan güveçte alabalık ve doğal ekmeği tavsiye edilir. ?
Aşağı yukarı alabalık tesislerini 500 mt geçince sola ayrılan yola dere geçilerek girilir.
Yaklaşık 4 km orman yolundan sonra, Daha geniş olan RES ler için yapılmış yola çıkılır. Bu noktada solunuzda bir rüzgar gülü sizi karşılar. Sonra sağa dönülerek 1-1,5 km gidince Elmagediği orman deposuna ulaşılır.
Orman deposu binalarını geçerek sağa yukarı (Çataldağ) yoluna dönülür. Yaklaşık 3,5 km sonra Murat Konuk Çeşme’sine ulaşınca 4 yol ayrımından sağa yukarı devam edilir. 1 km kadar sonra Rüzgar gülleri ile beraber solunuzda göreceğiniz zirveden önceki son Çeşme’den sola dönülerek 800 mt daha ilerleyince eşsiz manzarasına doyamayacağınız 1310 mt rakımlı Çobandede zirvesine ulaşılır. Nihayet zirvedesiniz. Çataldağ’ın eşsiz manzarası için kuzeye bakmanız yeterli?
En güzel nerde yemek yenir sorusuna birkaç kez gidip farklı yerlerde yemiş biri olarak cevap veriyorum; Yeniceli Kemal lokantasında. Nasıl buluruz derseniz de çayın boyunda hırdavatçıların bulunduğu kısımda kime sorsanız gösterir. Tam bir esnaf lokantası. Saat 16.30 da kapatıyorlar dikkat. Menülerinde enfes bir et çorbası var kimilerinin düğün çorbası dediğinden. Izgara köftesi, piyazı enfes. Hatta uzun zamandır bu kadar lezzetli köfte yememiştim diyebilirim. Kemalpaşa tatlısı ise efsaneydi doğrusu. Güleryüzlü hizmetleri ve o kaliteye o fiyatlar şaşırtıcıydı diyebilirim.
İlçeyi, çevresini, şelaleleri gezdik. Çataldağ zirvesine çıktık. Artık acıktık diyenler için esnaf lokantalarını tavsiye ederim. İlçenin adını alan ve tüm yurda dağılan lezzet Kemal Paşa tatlısı için illa burda yeyin diyemem çünkü aşağı yukarı hepsi çok güzel yapıyor. Fakat ben ilk yapılan Kemal Paşa tatlısını hikayesini okuyunca şaşırdım. Sanki yüzyıllardır bu tatlı varmış gibi geliyordu. Oysa öyle değilmiş. Bu konuyu merak eden olursa haksızlık olmaması açısından ilk yapan kişilerin web sitesinden hikayelerini okumanızı rica ederim.
Affınıza sığınarak buraya kendi yaptığım tatlının bir fotoğraf karesini de şuraya bırakalım.
Mustafakemalpaşa ve civarını dilim döndüğünce size anlatmaya çalıştım. Umarım hoşunuza gitmiştir.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Diğer yazılarımdan bazılarının da linkini aşağıya bırakıyorum.
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
4 Comments
Mustafakemalpaşa suuçtu şelalesi Yaz Mevsiminde Serin Havası ile Tam Bir Temiz Hava Deposu.
https://gezikent.com/suuçtu-şelalesi-gezi-rehberi-mustafakemalpaşa
Çok güzel bir bölge anlatım çok güzel
Adı güzel,kendi güzel,doğası ve köyleri güzel bir ilçe…
Gerçekten de çok güzel bereketli topraklar. Doğasına, değerlerine sahip çıkılsın yeter.