Başlığı okuyup fazla açılıp Libya ‘ya gittik sanmayın. Hemen açıklıyorum; Lübnan ‘da da Trablus şehri var. Hatta Osmanlı egemenliğinde iken sınırlar malum geniş olunca ülkede iki Trablus olmuş. Karışıklıklara mahal vermemek için Libya ‘daki ülkenin batısında olduğundan Trablusgarp, Lübnan’daki ise Şam’ yakın olduğundan Trablusşam adını almış . Şimdilerde ise ne hikmetse hem Tripoli hem de Trablus diyorlar bu Lübnan’nın ikinci büyük şehrine. Zaten bu ülkede şehir isimleri kaosu yaşanıyor resmen.
Bu şehri nasıl anlatsam bilemiyorum ama Hindistan’ı anımsattı bana. Biraz da Mardin’i. Savaştan önce Şam ‘ı gören yengem ise Şam’a benzetti. Velhasılı değişik bir şehir . Bir yanda sahilde yüksek lüks binalar var, bir yanda labirent gibi dar sokaklar. Haliyle halkın profili de zengin ve fakir olarak ikiye ayrılıyor. Anladığımız, anlatılana göre de Lübnan’dan birçok özelliği ile ayrılan bir şehir. Adı genelde sorunlarla anılıyor. Bu yüzden olsa gerek, ne işiniz var diyen en az 20 kişi oldu. Taksici iyi götürürüm ama, dedi ve ekledi. Peşinen söyleyeyim yine de olay olur, yollar göstericiler tarafından kapatır. Barikat kurarlar, şehre giriş çıkışa izin vermezler. Çatışmalara denk gelebiliriz. Saydı da saydı. Biz ise inatla; Sur içinde öyle dediler pek de güzel şehirmiş, sonra pişman olmayalım , gidelim, dedik ve gittik.
Hiç pişman olmadığımız gibi sevdik de üstelik… Şehrin kalesinden gezmeye başlamak iyi bir fikirdi çünkü tepeden biraz fikir sahibi olmuş olduk. Dedikleri doğruydu pis, kalabalık, karmaşık ve pek güvenli görünmüyordu. Ama her gittiğim yeni şehirde aynı şeyi düşünürüm; burası onların şehri, benim değil Kaleden sonra kaçış yok bir sokaktan şehre dalacağız, dedik. Sabunlarıyla ve tatlılarıyla meşhur bir şehir Trablus. Hal böyle olunca çarşı içinde gezerken sabun atölyesi sorduk. Ufak bir çocuk ben sizi götürürüm dedi, takıldık peşine. Aynı bizim Mahmutpaşa gibi içiçe geçmiş dükkanlardan oluşan sokaklarda ilerlemeye başladık. Ortasında bir havuz etrafında sıralanmış dükkanları olan bir hana girdik. Sabun yapım aşamalarını dinledik, kokladık, ayıp olmasın diye sabun aldık. Hava sıcak, açıkmışız şehir de pek karmaşık olunca en iyisi tanıdıkları arayalım da bizi alsınlar. Hatta gerekirse onlar gezdirsin, diye kendi aramızda karar verdik .
Telefon hattımız olmadığından sabuncudan onlara ulaşmasını rica ettik. Tanıdıklar orada bilindik bir tatlıcı aile ama koca şehir . (hele o karmaşayı tarif edecek kelime bulabilsem keşke nasıl iyi olacak ama yok ) . Nasıl buluruz derken havuz kenarında, sedirlerde keyifle nargilesini içen amca demez mi ben tanıyorum onları diye. Derin bir nefes aldık ama bizim taksici Beyrutlu buraların yabancısı nasıl bulacak adresi? Bu kez çırak Ali yanımıza rehber olarak verildi, yola düştük. Çocukcağız belki hep yürüyerek gittiği için ne kadar ara sokak varsa giriyor sağa yok yok sola ,diyor. Şehir şehir değil delhiz mübarek :) Bir an yolu bulamayacak diye düşünürken keşmekeşten uzak modern yerleşim yerine gelince bir baktık kapısına kadar ufaklık bizi getirmiş. Kendisine sıkı sıkı tembihlendiği üzere para almak istemiyor ama biz veriyoruz. Taksiye ne kadar lazım Ali? yok yok almam. Olur mu öyle şey almalısın parayı, diyoruz, almıyor. Biz ısrar ediyoruz o almıyor derken 1000 LL diyor, 2000 veriyoruz, Sukran deyip gidiyor. Sonra mı, tatlıcı dükkanına bir dalışımız var ki sormayın gitsin. Tatlı fotoğraflarını yazının sonuna ekledim, dikkatiniz dağılmasın :)
İşte bir Trablus hikayesi böyle bitti sanıyorsunuz değil mi, yanıldınız. Şoför amma da sallamış ne olayı filan diye gün boyu söylenirken dönüş yolunda bir acayiplik var. Otoban yolda kilometrelerce uzun kuyruklar olmuş. Olayı biraz yaklaşınca anlıyoruz. Kadınlar oturma eylemi yapıyor. Asker, polis orda ama bir şey yapamıyorlar. Söylenilene göre çarşaflı kadınların altlarında sakladıkları silahlar yetmezmiş gibi mahsus onları ön plana sürüp tepelerde başka direnişçiler bekliyormuş. Peki nasıl döneceğiz Beyrut’ a? Üstelik kimle konuştuysak “welcome to real Lebonan” diyor, anlaşmış gibi:)
Uçağımız sabah karşı ama beklemek hem tedirgin edici hem sıkıcı takdir edersiniz. Neyse ki yan araçtaki adam bizim şoförün yolları bilmediğini anlayınca takılın peşime dağ yollarından gideceğiz, sizi Beyrut ‘a çıkartacağım, dedi. İyi madem gidelim deyip yola düştük. Trablus ‘ta ki tatlıcı ailenin söyledikleri aklımıza geliyor; aslınca bizim dağlarımız güzeldir. Köy evimiz var keşke erken haber verseydiniz oraya giderdik . Demek nasipte Lübnan dağlarını gezmekte varmış deyip etrafı izliyoruz .( bizde de nasıl bir rahatlık varsa artık ) Hiç tanımadığımız bir araç önde biz arkada resmen 2000 metrelere filan çıkmışız. Serin bir havada yer yer zeytin ağaçlarının yer yer meyve ağaçlarının arasında Akdeniz manzarasını izleyerek ilerliyoruz. Harika köyler, düzenli evler ile sanki Lübnan’da değil Fransız rivierasındayız. Sonunda adam haklı çıkıyor kilometreler sonra siz bu yolu takip edin ben burdan ayrılıyorum, deyip gidiyor. Teşekkür ediyoruz nedense fotoğrafını çekmemize izin vermiyor. Biz geçikmeli de olsa Beyrut ‘a varıyoruz. Tabii hemen Beyrut’un en renkli Hamra bölgesinde gezmeye başlıyoruz. Enerjimizden hiçbir şey eksilmiş değil :) Grup dişli çıktı ..
Otele dönünce Trablus’un aslında ne kadar değişik olduğunu, günlerce gezsen bitmeyecek oluşunu, kültür mozaiğini konuşuyoruz. Sonra bir anda yine bizi tanıdıklara ulaştırmaya çalışan sabuncuları, küçük rehberimiz Aliyi hatırlıyoruz. Tatlı ziyafeti çeken Usame hanım ve eşini, beni takip eden diyen adamı anıyoruz. Sonuçta gördüğümüz şehirlerin güzelliğinden çok gezerken yaşadığımız anıların önemli olduğu kanaatine varıyoruz. Ama yineliyorum Lübnan’nın farklı bir yüzü için Trablus görülmeli ve yineliyorum tehlikeli olabilir :) . Lübnan’da çok vaktiniz yoksa tercihiniz olmasın. Fakat vaktim var, sizin gibi tüm ülkeyi karış karış gezmek istiyorum derseniz gidiniz.
Şimdi tatlı ziyafetiyle sizi başbaşa bırakıyorum.
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
3 Comments
Şehir enterasandı , ama o tatlılar neydi öyle ?
Merhabalar, haftaya Trablus’a gitmek istiyorum. Benimle rica etsem güvenilir numaralar varsa paylaşır mısınız?
0 532 543 02 80
Kşeke olsa, bizim gitiğimiz dönem orada taıdığımız aile artık Lübnan’ da yaşamıyor. Malum ortalık karışık ve her dönem o şehir zorlu. Umarım geziniz güzel geçer.