Bu yazıya başlık aslında Lübnan’da bir şehir Saida-Sidon yerine Osman Hamdi Bey olmalıydı. Neden mi?
Lübnan’ın antik dönem izleriniz taşıyan şehri Saida’dayız. Saida ismini ilk kez adını duyduğum anı çok net hatırlıyorum. Zaten bazı anları çok net hatırlarken dün yediğimi unutmam da ayrı bir enteresan ama mevzuu şu an bu değil. Hatırladığım an taa ilkokul dönemlerine kadar giden bir an.
Osman Hamdi beyi tanır mısınız? Tabii tanıyanınız çoktur ya da tanımıyor olabilirsiniz. Az sonra hatırlayacağınızdan eminim…
Peki başka bir sorum var; İstanbul Arkeoloji Müzesini hiç gezdiniz mi? Gezmediyseniz çok yazık! Gezdiyseniz İskender Lahdini, Ağlayan Kadınlar lahdini bilirsiniz. İşte bütün bu eserleri Saida ( Sidon ) şehrinde Osman Hamdi beyin yaptığı çalışmalarına borçluyuz.
Kendisi “Kaplumbağa Terbiyecisi ” tablosu nedeni ile ressam sanılıyor oysa o bir arkeologtur, müzecidir, eğitmendir. Osman Hamdi Bey Nemrud Dağı, Myrina, Kyme, Aiolia Nekropolleri’nde ve Lagina Hekate Tapınağı’nda kazılar yapmıştır.
O dönemde Osmanlı içinde olan Lübnan’da Saida’da açılan bir kuyuda bazı eserler bulunur ve imparatorluğa bildirilir. Bunu üzerine Osman Hamdi Bey bir ekip kurarak Lübnan’a gider ve Saida kazılarını gerçekleştirir. Bu kazılar sonunda dünyaca ünlü İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit bulunur. Bu lahitler mezar odasından bir takım düzenekler kurularak insan gücüyle önce gün ışığına çıkartılır. Buradan gemilerle İstanbul Limanı’na taşınır. O günkü şartlarla bu lahitlerin sergilenmesi zordur ve yeni bir müze binası ihtiyacı doğar. Osman Hamdi Bey’in isteği üzerine dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından Arkeoloji Müzesi binası inşa edilir.
…
Babam ve dedem Arkeoloji müzesinde çalıştığından müzede çok vakit geçirirdik. Turistler varken ortalıkta koşmamamız için olsa gerek, genelde tadilatta ya da kapalı olduğu günler ben orada oynardım. Belki çok anlamazdım ama İskender Lahdi önüne gelince dakikalarca durup izlediğimi gayet net hatırlıyorum. Hatta rahmetli dedem Osman Hamdi bey çıkarmış bunu toprak altından diye anlatırdı. Büyük adam imiş breh breh, derdi. Açıklamalarda “Sidon, bugünkü Lübnan ” yazısını okuduğumu çok net hatırlamam işte bu yüzden! O zamanlar haritalara bakıp yerini bulmuştum. Şimdi düşünüyorum da kim derdi ki gün gelecek ve ben o şehre gideceğim. Lübnan biletini almaya karar verince işte dedemle lahidin önünde durduğumuz o günler geldi ve çok sevindim.
Fakat şu an tam olarak nerden çıkarıldığı bilinmediğinden biz sadece şehrin kalesini, eski dar sokaklarını gezdik. Bir de bu şehirde yengemlerin Arabistandan tanıdıkları Lübnan ‘lı aileye misafir olduk. Evlerinin olduğu mahallenin adını taksiciye söyleyince bir telaşlandı, haliyle bizi de telaşlandırdı. Fakat korkularının yersiz olduğunu evlerine varınca anladık.
Şoförümüzü rahatsız eden ise Sidon şehrine tepeden bakan mahalle imiş. Burası aynı zamanda tel örgüler içinde kırık dökük, hatta bombalanmış binaların yer aldığı büyük bir alan. Bu alan zaman zaman yaklaşık 50.000 Filistinli mültecinin yaşadığı Ayn El-Hilve mülteci kampı. Bu kampta güvenlik tamamen Filistinliler tarafından sağlanıyormuş.
Aynı zamanda Lübnan’daki en büyük mülteci kampı imiş. Fakat bizim ilgimizi uzaktan gördüğümüz bu mülteci kampından çok masmavi Akdeniz, bahçedeki sedir ağacı ve lezzetli yemekler çekiyordu. Ev sahibesi o kadar hazırlamış değil mi ama :)
Saida şehrinin limanı, kalesi, dar sokakları, labirent gibi çarşısı tüm günü ayırmanızı gerektiriyor. Ehh arada oturup yemek için vakit ayıracaksınız,kahve içmeden olmaz diyeceksiniz illa ki. Bir de antik şehir, müze derken sabah erkenden Beyrut’tan çıkıp akşam geç saatte dönmek üzere planınızı yaparsanız tadından yenmez bir gezi olacaktır, diye düşünüyorum.
Buraya şehirlerarası otobüslerle gelmek mümkün. Aklınızda olsun; Beyrut buraya sadece 43 km uzaklıkta. Lübnan ‘ ın diğer güzelliklerine Lübnan başlığını altından ulaşabilirsiniz.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Dİğer yazılarım da hoşunuza gidebilir düşüncesiyle bazılarının linklerini de aşağıya bırakıyorum, herkese keyifli okumalar ve sevgiler…
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.