İlkokul sosyal bilgiler dersimizin güzide sorusu; ülkemizin en yüksek dağı hangisidir? Cevabı bir çırpıda Ağrı Dağı demeyen ya Türkiye‘de yaşamıyordur ya da o kişiye ben bir şey demiyorum artık…
Etekleri kekik kokan dağ Ağrı’yı neredeyse tüm dünya Urartulardan kalma ismi olan Ararat olarak bilir. Dağ açık havada Ermenistan, İran, Azerbaycan topraklarından bile görülür. Güney ve batı yüzlerinde 4800 metreden itibaren daimi buzullar dağı kaplar. 5137 metre zirvesine verilen isim Atatürk, 3898 metre olan ikinci zirveye verilen isim ise İnönü zirvesidir.
Dünyada yükseklik sıralamasında 43. sırada olsa da dağcıların en çok tırmanmak istediği dağdan biridir. Gruplar halinde çıkılması gereken, tırmanışı en zor dağlardan biri kabul edilir. Aslında volkanik bir dağdır. 1840 yılında deprem geçirmiştir. Depremden sonra Ahora kenti kuzeyden düşen buzul parçalarıyla heyelan altında kalmıştır. Şu an tepesinde var olan 10 km2 lik buzul ile eşsizdir. ( yöre halkı buz takkesi der ) Kalıcı kar ise 4900 metreden sonra başlar.
Yer Himalayalar‘da bir ufak köy ve biz soba başında elinde kahveleri, ıslanmış çoraplarını kurutan bir grup turistiz. Amerika’ dan gelen iki beyfendiyle tanıştık. Üniversitede hocalar ve gençlik yıllarında tüm Avrupa’yı gezdikleri gibi ülkemize de gelmişler. Gezdikleri yerleri anlatmaya başladıklarında doğal olarak Efes, Pamukkale, Kapadokya derler diye bekledik, ama öyle olmadı. Tüm bunları saydılar elbet ve eklediler. Biz Ağrı dağına da çıktık, siz çıktınız mı? Bir an kalakaldık. Ne çıkması gidip görmek bile aklımıza gelmemişti. Ablam bana dönüp -Türkiye‘ye gider gitmez Ağrı dağına gitmeliyiz. Ben yine ciddiye almadım ta ki Doğu Ekspresi ile Kars‘a gidene kadar.
Planımıza göre önce Ağrı dağı görülecek sonra İshak Paşa sarayına çıkılacaktı.
Nihayetinde Kars’a gittik. Dağı görmek için Kars’tan Iğdır‘ a gidilmesi gerektiğini öğrendik. ( Ağrı dağı Ağrı’dan görülmüyor aklınızda olsun) Herkes ısrarla kış aylarında dağın kendini pek göstermediğini söylüyordu. Bizim ise cevabımız hep aynıydı, kısmet!
Kar manzarasıyla bezenmiş köyleri izleyerek yol alırken bir anda karşımızda ihtişamlı Ağrı Dağı belirdi. O kadar güzeldi ki…
Kendinden emin, büyüklüğünün farkında koca Ağrı karşımızdaydı. Garip ama insan ister istemez heyecanlanıyor.
Ama biz orda durup baktık, sadece baktık. İşte o yıllarca adını duyduğumuz Türkiye’ nin en yüksek dağı Ağrı demek buymuş dedik. Sonra mı ne yaptık? Her turist gibi fotoğraf çekimleri başladı, ardından zıplamalar gülüşmeler.
Bir yandan “bu daha bir şey değil bir de arka tarafından görmelisiniz ” dediler. Hemen Iğdır’ dan Doğubeyazıt’a geçtik ve haklı çıktılar. Gürbulak sınır kapısının olduğu noktadan Büyük Ağrı ve küçük Ağrı aynı anda göründü.
İkisi de karlı havanın etkisiyle tertemiz, net bir şekilde öylece duruyordu. Fotoğraf çekmelere doyamadık.
Soğuk kış gününde oradaydık ve yine de iki kartal yuvası gibi dümdüz ovanın ortasında yükselmesi çok değişik bir görüntü veriyordu. Başı hep göklerde ve karlı, efsanevi dağ Ağrı!
Dağ heybetli olunca birçok hikayeye, türküye konu olmuş. İşte bizde dağın eteğinde yöre halkının ağzında dolaşan efsaneyi okuduk. Sadece yüzümüzü gülümseten bir efsaneydi ama insan dağın eteğindeyken dinlediğinde bir hoş oluyor. Size de aktarayım bakalım siz inanacak mısınız?
Bir zamanlar bölge ova iken iki kız kardeş odun taşıyorlarmış. Küçük kardeşine bütün odunları yükleyen ablaya ufaklık; senin gibi abla olmaz olsun. Dağ olasın, taş olasın, belimdeki ağrı adın olsun, demiş. Abla durur mu; senin gibi kardeş olacağına taş olsun saçları çayır, etekleri bayır olsun. Başın dilin gibi sivri, yamacın eğri olsun, adın da benim gibi ağrı olsun, demiş. Bir anda bir rüzgar bir tufan kopmuş, toz bulutu arasında bir anda bu iki dağ oluşmuş.
İster inanın ister inanmayın size kalmış.
MÖ 3000-3500’lü yıllarda yaşandığı düşünülen Nuh Tufanı, üç semavi dinin kutsal kitaplarında anlatılır. Ayrıca Sümer tabletlerinde ve Gılgamış Destanı’nda da anlatılır.
Büyük Tufan’dan sadece Nuh ve gemisine inanan insanlar ve her türden bir çift hayvan kurtulur. Tufan biter, kutsal gemi Ağrı Dağı’na oturur ve hayat yeniden başlar. Dağ Ağrı mıdır başka bir yer midir bilinmez ama sürekli insanoğlu kalıntılarını bulmak ümidiyle arayıştadır.
Nuh’un Gemisi’ni bulmak için ilk Ağrı’ya çıkan araştırmacı kişi Alman bilim insanı Friedrich Parrot diye biriymiş. Dini kaynakları referans alarak 1829’da Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkan Parrot’nun tırmanışı sonuçsuz kalmış.
1916 yılında Rus pilot Vladimir Roskovski bir uçuş sırasında fark ettiği gemi kalıntısını aramış.
1952’de Amerikalı mühendis George Jefferson Green, helikopterle keşif uçuşu yaparken Nuh’un Gemisi’ni gördüğünü iddia etmiş. Başka bir göreve atanana Green yıllar sonra maden işinde çalışırken öldürülmüş. Nuh’un Gemisi’ne ait olduğunu söylediği fotoğraflar da kaybolmuş. Esrarengiz olaylar…
Ay’a gönderilen dördüncü insanlı araç Apollo 15 ile giden Ay’da yürüyen sekizinci insan James Irwin 1977 de, Ay’da bir ses duyduğunu iddia eder. O ses “Türkiye’nin doğusunda Ağrı Dağında Nuhun Gemisini ara! “ der.
Evren Paşa‘ya mektup yazılır, arama izni istenir. Nato ve Varşova paktlarının kesiştiği askeri yasak bölge denir. Hoş görülmez. Astronotun ne işi var dağda taşta demiş de olabilirler. Üstelik Amerikalı, ne malum belki o dönem karşı topraklardaki ülke Rusya‘yı gözetleyecektir.
Bunun üzerine Astronot Nasa’dan istifa eder, Nasa ile konuşmayacağına dair söz verir. Kuşkuyla bakılsa da dağcılık izni çıkar hatta böylece dağ turizme de açılır.
Fakat üç yıl süren arama çalışmalarının sonucunu göremeden 1991 de Irwin ölür. Bugün Doğubeyazıt yönündeki 4700 metredeki kamp alanına “ Irwin kampı” denir.
Ondan sonra çok arayanlar olduğu gibi günümüzde birçok araştırmacı, dağcı, belgeselci tırmanışlara ve gemiyi arayışlara devam etmektedir.
Marco Polo hiçbir zaman çıkılamayacak dağ olarak nitelendirir. Everest zirvesine çıkan ilk Türk Nasuh Mahruki’nin ifadesiyle; Ağrı dağına küresel anlamda baktığımızda % 10 dağcılık ise %90′ ı kültürü üzerine kuruludur.
Gerek yerli gerekse yabancı tüm dağcılar arasında Ağrı Dağı’na solo çıkışı, dağcılar için büyük adrenalin kaynağı ve başarı sebebi olarak kabul görmektedir. Dağın coğrafi yapısı nedeniyle çok sert fırtınalara hedef olması ve hızla değişebilen hava koşulları nedeniyle zorludur.
Ağrı’ya tırmanış 1990 yılında yasaklanmış fakat 1998’de Dağcılık Federasyonu’nun bir grup dağcıya izin vermesiyle bu yasak kaldırılmış.
2004 yılında Milli Park ilan edilen Ağrı Dağı’na çıkışlar, izine tabii olan dağlar kapsamına alınmış.
İzinler ekip sorumlusu ve dağcının adını belirtmek şartıyla Ağrı Valiliği Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne yapılacak yazılı başvuru ile bir gün içinde alınıyor.
.
Bu rotada yaz aylarında 3200 metrede ve 4200 metrede iki ara kamp yapılarak dağa çıkılmaktadır. 2200 metre yükseklikte bulunan bir köye araçla çıkıp sonra yürüyüşe başlanır.
Umarım benim ve dileyen herkesin bir gün Ağrı Dağı zirvesine çıkacağı gün gelir.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Youtube : pustodunya
İnstagram : pustoodunya
Diğer yazılarımı okumak isterseniz aşağıda linkleri bırakıyorum dostlar!
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
8 Comments
2001 yılında Ramtha adlı birinin İnsanlık Tarihi kitabında Ağrı Dağında piramit ve portal olduğu bilgisi veriliyor.İzlediğim birçok bilim kurgu filmlerde belki bu kişinin kitaplarından etkilenilmiştir.Ama Bilimsel bilgilerin meraktan yola çıkılarak aarştırıldığını düşünürsek Türkiyede gizemli birçok yer var eğer yasaklar olmasa idi….
Elinize sağlık. Harika bir yazı olmuş. Keyifle okudum.
Keyifli bir yazıydı. Teşekkürler
Ben ziyaretim 2015 mayıs, yeşildi heryer, Nuh’un Gemisi’ne de gittim… Ağrı Dağı çok yüksek gibi görünmüyor uzaktan ama biraz yaklaşınca heybeti çok güzel… Eteklerine gidip kuzuları sevmiştim, unutamayacağım seyahatlerden biri olmuştu… Bu arada Nuh’un Gemisini ziyaret edenler anı defterine de yazıyorlar, inan Japonlar Çinliler Amerikalılar bizden daha fazla… Irwin’in hikayesi için ayrıca teşekkürler Şükran…
Beğendiysen ne mutlu bana Oyacım.
Yine güzel bir yazı yine güzel bilgiler ve en önemlisi sıkılmadan okunabilecek bir anlatım ?
teşekkür ederim
Irwin mi ? Şahane bilgiler ?