Tarihler 10.12.2013 ü gösteriyordu ve uçağımız Moskova’ da ki 5 Havalimanıdan Vnukovo Havalimanına inmişti. Macera başlıyordu; uzattıkları evrağı hiç anlamadan üstelik iki ayrı yere imza attık. Ne yazdığını anlamadığımız bu evrak önemli tek bildiğimiz bu aman siz de gidecekseniz bunu unutmayın. Cepte bu küçük evrak Moskova merkezine gitmek için Aeroekspressi kullanmalısınız notunumuzu okuduk. Bu yüzden makinadan bilet alalım dedik ama nafile çalışmadı. Biz en iyisi eski usul gişeden alalım diye oraya yöneldik. Zar zor biletlerimizi almayı başardık. gayet güzel, sessizdi yol boyu manzara ise müthişti. Trende yaptığımız en güzel hareket koltukta unutulan dergideki metro haritasını yırtıp almak oldu doğrusu :)
Beyaza bürünmüş ormanların arasında şehre yaklaşırken dev bacalar ve acayip bir duman göründü. Fakat bu sanıldığı gibi sanayi bacasından çıkan pis duman değil de şehri ısıtmak için ısıtılan suyun dumanıymış. Evet evet koca metropol soğukla bu şekilde baş ediyormuş. Kaloriferler bu sıcak suyla çalışıyormuş. Ücreti de cüziymiş. Ne güzel değil mi?
İstasyonda inince hemen oracıkta metro biletini hallettik. ( tek geçişlik bilet 30 ruble, onbir geçişlik bilet 300 ruble ) Asagiya indik ama öyle böyle değil. Bitmek tükenmek bilmeyen uzunlukta yürüyen merdivenler var. Ve sonunda meshur Moskova’ da ilk gordugumuz istasyona (belki en sıradanıdır şimdilik hiçbir fikrimiz yok ) bayıldık. Tabii ilk dakikalar bocaladık ama gezgin burnu koku alarak yolunu bulur. Bizi gelmeden önce en çok korkutan Kiril alfabesiydi. Hatta havaalanının dışında hiç bir yerde Latin harflerini göremeyeceğimizi okumuştuk. Metroda hopörlörden gelen sese kulak kestik neyse ki bir durak sonrası hostelimizin durağı” Arbatskaya”.
Metro ile ilgili bir tüyo: erkek sesi anonsu yapıyorsa şehir merkezine doğru gittiğinizi, kadın sesi eve dönüş anlamında şehir dışına çıktığınızı belirtiyor.
Dersime çok iyi çalışmışım ki dışarı çıkar çıkmaz hangi yöne yürüyeceğimi biliyordum. İlk gün çok önemli insan yatağını yurdunu hemen bulmalı üstelik sırtında çantasını taşıyorsa ve yerler buzsa.
Arbat caddesi üzerindeki “Da hostel” e geldik fakat beğenmedik. Odamıza yerleşir yerleşmez çay içtik ve kostur kostur sokaklara atıldık. Hosteli beğenmeyince oylama yaptik ve sonuç bu gece kalalım yarın başka yer bulalım. İnternetin gözünü seveyim şıp diye yeni hosteli belirledik. Meğer arka sokağımizdaymıs. Orayı bulana kadar içimizde bir korku vardı. Ya yer yoksa ? Ama bizi kapıda sevimli bir kız karşıladı. Öyle böyle derken derdimizi anladı yarın oraya taşınıyoruz fakat önce alt katta bir teyzenin odalarını kiraladığı evinde bir gece kalmalısınız, dedi. Sonra üst kata yeni hostele terfi edeceğiz.
Kısaca durumlar biraz karıştı. Neyse ki Kremlin’ in yolunu biliyoruz. Haritaya bakınca şuracıkta ama caddeler o kadar geniş ki, karşıya geçmek için belirli yerlerdeki alt geçitler kullanılmak zorunda. Haydi buyrun burdan yakın a dostlar, yürü babam yürü…
İlk gün derece -13 donduran bir rüzgar ve bilmediğimiz bir yerde karanlıkta yürüyoruz. Kalabalık nereye biz oraya. Vee işte karşımızda kırmızı dev duvarlar, dibinde mavi ladin çamlar, her yer ışıl ışıl. Binalar dile gelip, hadi ne duruyorsun fotoğrafımı cek diyor. Moskova’ da bu mümkün mü peki? Tabii ki hayır! Kimse elini cebinden, özellikle eldiveninden çıkarmak istemiyor. Ama manzara çok cekici hemen şakır şakır telefonlara saldırdık. İlk anımız bu sekilde kayıtlara alındı. Hemen o ışıltının yanında GYM diye yazılan bizim okuyamadığımız, Rusların gum dediği bir alışveriş merkezi var. Sağolsun bizi ısıttı, yemek de yedik.
Ne yedik: 4 mantar corbasi, 1 somon, 1 salata, sosu için ayrıca para alıyorlar kayıtlara geçsin, hepsi Türk lirasıyla 36 Lira. Çorba insanı nasıl da güzel ısıtıyor. Dışarıda bizi bekleyen geri dönüş yolu uzuyor da uzuyor ama ne çare gideceğiz. Bir an önce Kremlin meydanından uzaklasmalıyız çünkü buzlanma hızlanıyor. Geceyarısı olmuş bile çok yorulmuş. Karman çorman yazım icin özür dilerim sevgili dostlar. Çünkü tabletten ve hostel odasından yorgun argın yazmaya çalıştım. Burada bir anı olarak kalsın istedim.
Günün sözü : erken kalkan erken yol alır.
Günün özeti : Metroda şaşılıp kalındı, Kızılmeydan’ da daha çok şaşılıp kalındı, dışarısı soğuktu, hostel kokuyordu, ama keyifler tam ayarındaydı.
Sayılarla gün : 13.7 km – 18343 adım yüründü, karda buzda hem de.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Dİğer yazılarım da hoşunuza gidebilir düşüncesiyle bazılarının linklerini de aşağıya bırakıyorum, herkese keyifli okumalar ve sevgiler…
“Ne Biliyorum?” Oyunu: Moskova’ya Yolculuk
Kızıl Meydan’ın Gizemi: Lenin’in Mumyası
Tolstoy ‘un evinde zaman yolculuğu ve 28 sayısının gizemi
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
3 Comments
Bu Cuma ben de oralardayım inşallah. Keyifle okudum yazınızı, umarım ben de cok eglenirim. :)
Sevgiler
eğleneceksin hiç kuşkunuz olmasın :)
Okurken sanki bende orda sizinle birlikteymişim gibi hissetimm. Kare kare canlandırdım her bir satırını.. çok güzel.. devamını heycanla bekliyorum :)