Bu sabah savaş ve barış şehri Saraybosna’ da son günümüz, doya doya gezeceğimiz bir gün yaşanacak. Tabana kuvvet Başçarsı ya inerek güne başladık. İlk iş kahvaltı tabii ki Boşnak böreği yedik. İlk rota olarak Bosna lideri Aliya izzetbegoviç in kabrine gidelim dedik.
Saraybosna’da her yanın şehitlik olması doğal. Bir zamanlar yeşil park olan her yeri mecburen şehitliklere çevirmişler. Mezarlık ziyaretleri normalde de hüzünlüdü , acıtır insanı kolay değil sevdiğini toprağa vermişsindir ve bir daha sesini duyamaz ona sarılamazsın. Bosna da durum farklı; doğum tarihleri birbirinden farklı ölüm tarihleri aynı isimlerin yazdığı mezar taşlarına sarılmış ağlayan annelere rastlarsınız. Nedenini bilmedikleri bir savaşa bütün ailesini vermişlerdir. Daha sekiz yaşında, 15 yaşında çocuklar ya da aynı aileden onlarcasının mezarı yanyanadır, ağlamadan geçemezsiniz.
Ağlayanlar ise genelde kadınlar. Ahh kadınlar, savaşın bütün yükünü taşıyanlar onlar. Erkeklerini savaşmaya daha doğrusu ölüme yollarken bir daha dönmeyeceklerini bile bile yaşam mücadelesi verenler onlar. Sırp ve Hırvatların acımasızca işkencelerine maruz kalanlar onlar… Anlatılanlar o kadar acı ki burda yazmak zor. Çoğumuz bildiğini sanıyor ama yanılıyoruz. Mesela daha dün sabah beraber kahve içtiğiniz komşunuzdu, elele düğünlerde halay çekmiştiniz hani, okulda sıra arkadaşıydınız, çarşıdan alışverişi yaptığınız kasap. Hepsi artık düşmanınız…
…
Dedik ya savaş ve barış şehri Saraybosna diye işte evlerinde otururken karşı tepelerden açılan ateş aydınlatmış karanlık geceyi Sarajevo’ da, ne olduğunu anlayamamışlar.
Bir teyzecik anlatmıştı. ” bir anda eşim kucağıma düştü sıcak kanlar her yanımı ıslatınca şaşırdım baktım torunum yerde hareketsiz, oğlum gelinim sesime ses vermedi. Çığlıklar atarak komşulara koştum kimsecikler yoktu. Nereye gitmişlerdi? oysa severdik birbirimizi. Meğer onlar aylardır silahlanarak hazırlık yaparlarmış bizim haberimiz yokmuş. Bombardımanın başladığı gece sessizce şehri terketmişler kadınlar ve çocuklar güvenli yerlere gitmiş erkeklerde dağlarmıza gömdükleri tanklarının başına. O dakikalarda onlarda öldüler ondan ses vermiyorlar sandım ama maalesef sabah her şey anlaşıldı. Aylar önce sataşmalar başlamıştı ama biz alışıktık olur böyle şeyler arada. Fakat komşum onlar, yapmaz dedim durdum günlerce. Telefonlar kesild , elektrikler verilmez oldu, su akmıyor yemek yok ve kış bastırmıştı . Buralarda nasıl soğuk bilir misiniz? Bilmeyin daha iyi:( yakacak bir şey bulsanızda yakmamalısınız duman sizi ele verir. Bodrumlarda yer bulursan şanslısın, diyelim ki buldun dua etmeye başlarsın onlar gelip seni bulmasın diye…”
Saraybosna şehitlikleri…
Saraybosna tepelerinde bir yerlerde küçük bir camiden çıkışta bizim yabancı olduğumuzu anlayan teyze evine davet etti, kahve ikram edip bunları anlattı. Şimdi teyzecik kimsesiz ama eski evini şöyle bir çeki düzen vererek yaşamına devam ediyor. İçinde yaşattığı eski mutlu günlerin anıları, duvarlarında mermi izleri. Her gün evinden çıkıyor şehitlikte dua ediyor. Bu ve bunun gibi hikayeleri dinlemek zor iken yaşamak nasıldır varın siz hesap edin. Dinlerken kelimeler boğazınıza düğümleniyor tek kelime edemiyorsunuz, kapıdan çıkar çıkmaz koyveriyorsunuz gözyaşlarınızı…
…
Mezarlık ziyaretini tamamladıktan sonra biraz savaş hüznünü dağıtalım diye hazır tabya ya çıkmışız en tepe noktaya gidip şehre bakalım dedik. Gördüğümüz manzara süper ama şehri biraz genişlemiş gördük Büyük büyük binalar yapılmış. Orda da tabiat ranta yenilmeye başlamış. 6-7 senede çok değişmiş geldi bize doğrusu…

Gerçi savaş ın izleri büyük ölçüde silinmiş. Binalarda bu kadarını bile ilk kez görenler vay be diyorlar oysa 7 yıl önce gördüğümden farklı. Bazı delikler kapanmış, boyanmış duvarların yanı sıra ibretlik olsun diye mi bilinmez aynen kalmış. Sahibinin durumu elvermediğinden de olabilir. Kalan izler ürpertici …

Vrelo Bosna
VreloBosna ya doğru ilerliyoruz. Yol boyunca bize anlatılanlar; sağlı sollu ormanlık arazinin savaş boyunca içlerinde sırp askerlerin ile dolu olduğuydu. Düşününce ürperiyorsunuz o sık ormanda görünmeleri imkansız. ” Siz şimdi böyle rahat rahat geçip gittiğimize bakmayın biz hep içimizde bir korku ile yaşamak zorundayız, her an bir şey olacak korkusu. Hiç ama hiç içimizden çıkmadı, çıkmayacakta “diyorlar. Üzülüyoruz söyleyecek yapacak hiç birşey yok. Teselli cümlesi kurmak imkansız .Ölenler, sakat kalanlar, evlerini yurtlarını bırakıp bambaşka şehre ya da ülkeye gidenler…

Saraybosna Tünel
Yaşam tüneli denilen tünel ise Vrelo Bosna dan sonra ki durağımızdı. Bu tünel savaşın tüm seyrini değiştirdiği için çok önemli. Mutlaka görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Savaş bittiğinde ise sene 1995 idi, 200 bin insanın öldüğü bu savaşta 300 bin kişi ise Yaşam Tüneli sayesinde hayat buldu. Yaklaşık 11bin kişi Saraybosna’da hayatını kaybetti ve 1600′ ü çocuktu.
Yaşam Tüneline gitmek için Saraybosna Başçarşı’ dan tramvaya binerek son durak Ilıca da inip oradan otobüse binmeniz gerekiyor. Veya Ilıca’ dan taksi ile çok uzun sürmeden gidebilirsiniz. Otobüsün son durağında indikten sonra toprak yolda 5 dakika yürüyerek Yaşam Tüneline ulaşırsınız.
Diğer Saraybosna ve Bosna yazılarıma aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor. Nasıl bir kin! nasıl bir acımasızlık ! , ki bunları yapabilmişler, Umarım adalet en kısa zamanda yerini bulur.